Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aslında burada Vahdettin'in ikiyüzlülüğü bir kez daha ortaya çıkıyor. Ocak ya da Şubat 1920 de "Mustafa Kemal Paşa afiyetteler mi?" diye sorarken, 23 Haziran 1919'da Mustafa Kemal'i görevinden aldığı ve hiçbir sıfatının kalmadığını bütün liderlere bildirdiğini, 8 Temmuz 1919 tarihinde Mustafa Kemal'in resmen tutuklanmasını, bütün vilayetlere emir verdiğini unutuyordu...
520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitap ile Film Arasındaki Farklar ve İnceleme
Yüzük Kardeşliği’ni okumaya başladıktan sonra aslında film ile kitap arasında ciddi farklılıklar olduğunu hatırlamış oldum. Böylece aklıma böyle bir yazı hazırlamak geldi. Bu yazıyı hem sizler için hem de kendim için yazıyorum (sonrasında dönüp dönüp tekrar okuyabilmek amacıyla aslında daha çok kendim için hazırlıyorum sanırım) Filmlerle kitaplar
Yüzüklerin Efendisi - Yüzük Kardeşliği
Yüzüklerin Efendisi - Yüzük KardeşliğiJ. R. R. Tolkien · Metis Yayıncılık · 202318,7bin okunma
Reklam
23/24 Temmuz gecesi saat ikiyi geçtiği sıralarda İstanbul'daki gizli teşkilat, Mustafa Kemal Paşa'ya: "Hükümet tevkifiniz hakkında askerî ve sivil makamlara emir verdi ve bir beyanname neşrederek sizi asi ilan etti" cümlelerini kapsayan bir şifre göndermişti. Halbuki bu tarihte henüz Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey hakkında böyle bir karar verilmiş değildi. Fakat herhalde meselenin bu suretle sonuçlandırılması için bazı konuşmalar yapılmış ve bazı tertipler alınmaya teşebbüs edilmişti. Nitekim 25 Temmuz'da Dahiliye nazırı tarafından Sivas valisine gönderilen bir telgrafta, Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey'in hareketlerinin "Memleketin menâfi-i âliyesine" uygun olmadığı belirtiliyor ve devletin işlerine karışan kim olursa olsun yakalanması ve haklarında kanun hükümlerinin uygulanması isteniyordu. Gerçi bu telgrafta bir açıklık yoktu, fakat bu kapalılık uzun sürmedi. Çünkü 29 Temmuz 1919'da, "Meclis-i Vükela", "Mustafa Kemal ve Rauf beylerin, hükümetin kararlarına ve tebliğlerine aykırı hareket ve tahriklerde devam ve ısrar etmekte oldukları"nı kabul ederek tutuklanmalarına karar verdi.
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919 Mustafa Kemal başkanlığındaki komite tarafından hazırlanmış olan bildiri taslağı şimdi delegelerin dikkatli tetkikine sunulmuştu. Muhafazakarlar, çağdaşlığın din karşıtı bir akım olduğunu ileri sürerek "asri (modern) ve insani ideallere" saygı gösterilmesinden söz eden maddeye karşı çıktılar. Genç delegeler bu itirazlara karşı çıktı 93 ve çağdaşlık görüşü, gerek bu bildiride gerekse buna dayanan daha sonraki açıklamalarda yer aldı.
ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN 31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Atsız'ın Kalem Kavgaları ve Kalem Kavgalarında Atsız Üslubu 1930'lardaki kalem kavgaları: Atsız, kalem kavgalarıyla da tanınmış bir isimdir. Onun deyişiyle "mürekkepli kalem tartışmaları” ilk yazı hayatından vefatına kadar sürer. Bu tabiri Atsız, 1956 yılında Ocak gazetesinde yazdığı "Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları"
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.