“Sultan Murad-ı Hamis”, "Sultan Murad bin Abdülmecid Han” olarak da bilinir. Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Şevkefza Kadınefendi'nin oğludur. Cülus töreni Topkapı Sarayı'nda yapılmadığı gibi cülus tahtına oturmamış, kılıç alayı düzenlenmemiş, Cuma selamlığına da bir kez çıkabilmiştir. (...)
1861'de babasının ölümü ve
Necip Fazıl, 26 Mayıs 1904'te Çemberlitaş'ta doğar. Kulağına okunan ezanın ardından adı üç kez fısıldanır. Soyu, Dulkadiroğulları'na kadar giden varlıklı bir ailenin tek oğludur. Hastalılıklarla dolu bir çocukluk geçirir. Henüz beş yaşındayken okuma öğrenir; zekâsını olmadık haşarılıklar yapmakta kullanır. Necip Fazıl'ın
' Ah bu baş; Abdülhamid devri İstinaf mahkemesi reisi, Mehmed Hilmi Efendi torunu. Maraşlı Kısakürek oğullarından ve son ucu Zülkadir Hanedanına dayalı bir sülaleden gelme bu baş, ileride ne yükler taşıyacaktır. '
"Bir sosyal kadronun toplum olarak ıslâhı o kadroyu oluşturan fertlerin şahıs itibâriyle iyileşmesine, olgunlaşmasına bağlıdır. Ne zamân Türkler dâhil ve hâriçte şahsen yükselerek, kavîleşirler, maddeten ve mânen, fikren, ilmen kudret ve servet sâhibi olurlarsa, gide gide yegâne bu Türk devleti de o olgunlaşmaların semeresini görmeye, meyvelerini toplamaya başlar. Yoksa biz emeğimizi, istidâdımızı bu yüceliklere hasredeceğimiz yere dâhil ve hâriçte kendimizden, hükûmetimizden âcizâne, miskinâne, şikâyete, sızlanmaya vakfedersek, kuru kuruya malûmu ilâm [bilineni bildirmek] kabîlinden olmak üzere aleyhte bulunmaktan başka bir tutum sâhibi olamazsak, yani yaramıza bir yara daha katmakla uğraşırsak netîce, şimdiye kadar olduğu gibi, nûra değil karanlıklara çıkar."
Mısır, 26 Mayıs 1904
Ali Kemal
"Sade noksanlarımızı görmemeli, bir parça insaflı olup mükemmel yanlarımıza göz atıp incelemeli... Şarkın başka bir kavmi var mıdır ki bilfarz elli altmış sene içinde lisâna, edebiyata hattâ umûmiyetle irfâna Türkler kadar feyiz ve kemâl vermiş olsun? I.Mahmud zamanında Türkçe ne idi, II.Abdülhamîd zamanında Türkçe ne oldu? O zaman Türkler ne
4. CİLDE BROWN'UN ONSOZU
Dördüncü cildinin tamamlanmasıyla bizi kadîm sistemin sonuna ve hemen hemen günümüze kadar getiren, merhum dostumun Osmanlı Şiir Tarihi isimli eseriyle ilgili olarak bana düşen iş sadece gerekli düzenlemeleri yapmak olmuştur. Bu noktaya gelinceye kadar önümde duran eserde, eğer müellif biraz daha uzun yaşamış olsaydı ya