Ekranımız temiz değilse orada bir şey göremeyeceğimiz aşikardır. Akılda tutulması gereken şey ise gönlümüzün ilahi bir ekran olduğu ve görüntü alabilmek için ancak sevgi ve erdemler kanalına ayarlanması gerektiğidir.
Kalp kırıldığı vakit önünde iki yol vardır: yara izlerini hiç kapatmadan yaşamak veya kapatmanın çaresini aramak. Birincisi onu katı ve duygusuz yapar, ikincisiyse yaralı ve üzgün.
Hayatı küçüktü, dardı ama kendi elindeydi. İçli dışlı olunca insanlar hayatını elinden alıyorlardı. O zamandan beri uzak durmaya çalışıyordu insanlardan.
O ölüm kargaşası. Neden insanlar birbirlerini öldürüyordu? Ölüm, sonunda kendiliğinden geleceği halde insanlar neden ölüme koşuyordu? O nasıl olsa gelecekti. Onu daha erken istediklerinde, felaketlerin olasılığı, intiharların umutsuzluğu vardı. Onu daha geç istediklerinde yataklara yatıp yolunu bekleyebilirlerdi. Ama öldürmek niye? Yıkmak, yıkmak, yerle bir etmek niye? Kötü insanların kalplerinde ne gibi kötü bir öz tomurcuklanıyordu? Kardeş kardeşi öldürüyordu. Orada burada insanlar, her ne pahasına olursa olsun, özellikle de hayatları pahasına birbirlerini sömürüyorlardı. Birbirlerini yok ediyorlardı, kılıçlarla, bombalarla, kurşunlarla… Kentler yerle bir oluyordu. Gemiler torpilleniyordu… Nefretlerin Kadını: atom bombası.