Büyüyünce mutlu olmak isteyeceksin. Şu anda mutluluğu düşünmüyorsun ve tam da bu nedenle mutlusun. Düşününce, mutlu olmak isteyince, mutlu olamazsın. Sonsuza dek. Muhtemelen sonsuza dek... Duydun mu beni? Sonsuza dek. Mutlu olma arzun ne kadar güçlüyse, o denli mutsuz olacaksın. Mutluluk fethedilen bir şey değildir. Sana öyle olduğunu söyle yecekler. İnanma buna. Mutluluk vardır ya da yoktur.
Vereceği zarar evin ekonomik durumunu da sarsacak olmasa kocasına tatsız bir şaka yapmaktan geri durmazdı, ama hayat küçük intikamların zevki uğruna daha beter edilmeyecek kadar zordu zaten.
"neyi istediğini ve neye sahip olduğunu bilmediğin zaman, sahip olduğunu kaybetme ve sahip olmak isteyebileceğini ıskalama riskiyle karşılaşabilirsin."
Akış kopmuş, araya bulutlar gibi gölgeler girmişti. Bir an netlikle ortaya çıkan düşünceleri hemen ardından daha sonra yeniden gözükmek için gizlendiler. Yaralı, sürünen, kanatlarını çırpan, düşüp ölene kadar bir belirip bir kaybolan kuşlar gibiydiler.
Kadın ağlayarak oturdu. Gözyaşları içinde, "Ben çok talihsizim," dedi.
İkimiz de talihsiziz, herkes kendine göre, ama hiç kuşkun olmasın, iki talihsiz insanız.
"İşsizlikten söz ediyorlar..."
"Hep aynı hikaye. Bazılarına çok fazla, bazılarına az, bazılarına da hiç. Ne zaman yaşamak için ihtiyacımız olanı ödemeyi öğrenecekler?"
Sis kalkıyor ve ilkbaharın başlangıcını haber veren mavi gökyüzü görünmeye başlıyordu. Güneş çok uzaklardan geliyordu, o kadar uzaklardan ki, hava hala serindi.
Sözcükler söylendikleri anda ağzının içinde doğarlardı sanki: Çıktıklarında çoktan anlam yüklü, duygu lu ve el değmemiş olurlardı. Bu nedenle de hükmederler, ikna ederlerdi.