Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
Kimbilir hangi iklimdesin, ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim sensiz
Bu sessizlikle
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle
Çocukların uçurtmalarına benziyorsun
Biliyor musun…
Rüzgârı hiç dinmeyen bir mavilikte
Güneşli sular gibi gülümsüyor yüzün.
Ve ben çok aşağılarda
Katı ülkesinde toprağın
Tutulmuş heyecanına
Titreyerek izliyorum süzülüşünü…
Bir hazin hızla uzaklaşıyor her şey…
Havanın dumanlı
Vaktin dar olduğu bir zamanda
Bu sözü bir gül gibi bıraktın yüreğime:
“İçim içime sığmıyor! .”
Şimdi sana dairim
Ölesiye tutkulu
Ölesiye şairim
Tarihe gömüyorum acıyı ve ölümü
Yenilgiyi zafer şarkılarına
Çünkü sen geldin; kumrular geldi
İçim içime sığmıyor
Umurumda mı sanki ayrılık trenleri
Ay tutulması, rasathaneler
Aşkın değerini düşüren darphaneler
Başbakanın Amerika evleri
Umurumda mı sanki
Sen geldin; çöllere yağmurlar geldi
Bana göre değil Küba’nın çiçekleri
Yeni bir skandal senaryosunda
Şaşkın bir İngiliz prensesinin
Yıkılan hayalleri
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
Ben böyle olsun istememiştim
Ya sana çok yakın
Ya senden çok uzak olmalıydım
Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
Büyük dağlar , derin denizler olsun istiyordum
Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi
Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
Dağda yanan bir çoban ateşi gibi
Gökte bir yıldız gibi
Seni görmeli
Seni yaşamalı
Ve senden çok uzaklarda olmalıydım
Nasıl olur da O'nun beni sevmesini isteyip, sevdiği zaman sinirleniyorum?
Bunun nedeni belki de belli bir tür sevginin özünde kendimizden, kendi zaaflarımızdan kaçmak için bizden daha güçlü, daha güzel olana sığınmayı istemekten kaynaklanıyor.
görünmez camlara mı çarptım
dalgınlığın aynasında o akşam
bambaşka bir şehre uçacaktım
yıldız yağmurundan sırılsıkla
yalnızlığımda o kadın bekliyordu
yanlış bir hayalin şehrinde kaldım
sevdiği ben değilim anlatamam
o aşk bu değildi tasarladığım
büyük bir tenhalık nasıl korkmam
korkularım bir canavar doğurdu
bilmem n'apsam nereye kaçsam
yeşil karanlığında ağır tutsağım
gözlerinden çıkmak başlıca tasam
saçlarının zincirinde elim ayağım
kirpikleri süngü takmış bir ordu
bütün saatler bir anda durdu
Her aşık oluş, (Oscar Wilde'a kulak verecek olursak) umudun kendini bilmişliğe karşı zaferidir. Kendimizde gördüklerimizi, onda görmeyi umarak aşık oluruz -yani korkaklıklarımızı, zayıflıklarımızı, tembelliğimizi, sahtekarlıklarımızı, verdiğimiz ödülleri ve aşırı aptallıklarımızı. Sanırız ki sevdiğimiz kişinin çevresine aşk kordonunu sarınca, içindeki tüm hatalardan arınacak ve tabii sevilesi olacak. Kendimizde bulamadığımız mükemmelliği buluruz ötekinde ve aşk yoluyla onunla birleşerek, (öyle olmayacağını bile bile) insanoğluna olan şüpheli inancımızı korumaya çalışırız.