Alibaz Bin Efrasiyab

Alibaz Bin Efrasiyab
@AlibazBinEfrasiyab
"haliç'in ve boğaziçi'nin hakanı, azap, meyyit, kürkçü, yağkapanı, karaköy, kireç, tophane ve kule kapılarının koruyucusu, galata'nın bütün hazinelerinin sahibi efrasiyaboğlu alibaz efrasiyab han"
Reklam
Kıyâme Kilisesi
İlk kez, Doğu Roma İmparatoru Konstantin'in annesi Helena tarafından yaptırılan, sonrasında ise birçok tadilatlar geçiren kilise, günümüzde tam 6 Hristiyan mezhebi tarafından ortaklaşa yönetiliyor. Bu mezheplerin birbiriyle olan münasebetleri, kiliseyle ilgili hak ve görevleri ise hâlâ Osmanlı İmparatorluğu döneminde yayımlanan fermanlar çerçevesinde yürütülüyor. Giriş kapısının önünde yer alan geniş avluya girer girmez, kapının üstündeki balkonda dayalı gördüğümüz merdiven mesela, Sultan Abdulmecid'in fermanı gereği orada. Tarih kaynaklarının aktardığına göre, Hıristiyanların kilise üzerindeki egemenlik yarışı ciddi bir çatışma haline dönüşünce, Sultan bir ferman yayımlayarak "kilisenin mevcut statükosunun olduğu şekliyle korunması ve herkesin o anki kendi görev alanlarında sabit kalması" esasını getirmiştir. Ferman Kudüs'e ulaştığında, söz konusu merdiven de orada dayalı durduğundan, onun da olduğu gibi bırakılmasına karar verilmiş. Yaz-kış, merdiven yerinde durur; bırakın kaldırılması, yerinin değiştirilmesi dahi kabul görmez
Sayfa 128Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
154 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Yazarın "Puslu Kıtalar Atlası" kitabından sonra 2.okuduğum eseri oldu. Puslu Kıtalar Atlası seviyesine ulaşmaktan uzak olsa da güzel akıcı bir kitaptı. Yasef Çelebi kısmı çok hoş güzeldi ilimle bilimle doluydu. Calûd kısmına geçince ise ilim bilimden çok Calûd'un cinsel hayatını yaşadığı ilişkileri okudum. Bu yüzden 3 puan kırdım Yasef Çelebi bölümü gibi devam etseydi kesinlikle Puslu Kıtalar Atlası gibi 10/10 puan vereceğim bir kitap olurdu. Bakalım şimdi sıra Üstad'ın diğer eserlerini okumakta.
Kitab-ül Hiyel
Kitab-ül Hiyelİhsan Oktay Anar · İletişim Yayıncılık · 20204,525 okunma
Ve son olarak, ortaçağ kendine atfedilen olumsuz değerlerin hiçbirini başka herhangi bir çağdan daha derin ve yoğun yaşamamıştır. Ortaçağ savaşlarını, kitle imha silahlarının büyük bir rahatlıkla kullanıldığı modern, "çağdaş" savaşlara nazaran daha gaddar bulmak nasıl mümkün olur? Napalm ile kargı arasında yalnızca teknik bir düzey fark mı görmek gerekir, yoksa zihinsel bir iklim farklılığı mı? Ortaçağda hiçbir savaşçı kendi hayatını tehlikeye atmadan hasmını yok etme olanağına sahip değildi, bugün buna sportmenlik diyoruz. Çünkü bu bir zihinsel yapıyı belirlemektedir. Hiçbir ortaçağ savaşçısının aklına, rakibini kendini tehlikeye atmadan öldürmek gelmezdi, gelse bile bunu hemen uzaklaştırırdı, çünkü bu ahlaki değildi ve bilindiği, iyice bilindiği üzere her toplum belli bir ahlak üzerinde temellenir. Ortaçağın ahlakı ise şövalye ahlakıydı ve hiçbir şövalye kendini, hayatını kurtarma gibi küçük bir çıkar uğruna küçültemezdi. Oysa Hiroşima veya Nagazaki'de 300.000 kişiyi bir kerede öldüren "savaşçı," Halepçe'ye kimyasal bombalar atan "kahraman" herhangi bir riske girmemişti. Ortaçağın din savaşları da ne antikitenin (Hristiyanları aslanlara parçalatan Romalılar) ne de modern çağın (Yahudi katliamı) din savaşlarından hiç de daha gaddar olmamıştır. Bu konuyu sonsuza kadar uzatabilirim, fakat tek bir noktayı vurgulayarak konuyu uzatmamayı tercih ediyorum: Yargılayan yargılanandan daha temiz olmalıdır.
TÜRKİYE İŞ BANKASIKitabı okudu
Reklam
"Filozofsanız iki felsefe vardır sizin için: kendinizinki ve Spinoza'nınki."
Sayfa 51 - Türkiye İŞ BankasıKitabı okudu
2021 READING GOAL
32/40 books - %80 completed
32 books read
40 books
7k pages
4 reviews
4 quotes
#4999 on the Most-Read list.
116 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.