Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç senindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında
taşa tutuyorsunuz. KALBİNÎZÎ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
Nilgün Marmara
“Dün akşam midem şarap,
kalbim neşeyle doldu
Issızlığıyla, kasvetiyle yeni gün doğdu
Gece öyle tekinsiz, öyle hain ki
Bütün duygularım tuzla buz oldu”
Osamu Dazai
Onu kırmış olmalı yaşamında birisi,
Dinledikçe susması, düşündükçe susması.
Tek başına iki kişi olmuş,
Kendisi ile gölgesi,
Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.
Özdemir Asaf
Ateş oldum,
yanıp tutuştum kendi düşüncelerimden.
Niye bu katılık,
bu güvensizlik,
bu nefret?
Derisini değiştirmeyen yılan,
kafasını değiştirmeyen insan
ölmeye mahkumdur.
Sadece bir aptal sürekli taşlara
ya da insanlara takılır.
Bazı sırlar vardır,
yalnız dostlara anlatılacak.
Bazı sırlar vardır,
dostlara bile anlatılmayacak.
Bazı sırlar vardır,
kendimize bile açıklanmayacak.
Neyse...
Doğrular ve yanlışlar yoktur,
sadece yorumlar vardır.
Beni anlamıyorlar.
Ben, bu kulaklara göre ağız değilim.
Karşılığında bana yoldaşlık sunmayan kişilerin, yalnızlığımı çalmasından nefret ederim.
Friedrich Nietzsche