"Gazali Bağdat'taki eğitimini tamamladıktan sonra bir kervanla Tus şehrine dönüyor. Ama yolda kervanı haramiler soyuyor ve herkesin altınını, gümüşünü alıyorlar. Gazali'nin de bir tek torbası var. Torba da gidiyor. Herkes kaderine razı olmuşken Gazali haramileri aramaya başlıyor. Aylarca aradıktan sonra haramilerin saklandığı mağarayı buluyor ve torbasını geri istiyor. Nöbetçiler bu deli çocuğu öldürmeye hazırlanırken Haramibaşı gürültüleri duyuyor ve neler olduğunu soruyor. Bir deli oğlanın geldiğini ve torbam da torbam diye tutturduğunu söylüyorlar. Haramibaşı ‘Gönderin şu çocuğu bana' diyor. Sonra ona 'Evladım, herkesin servetini aldık, ses çıkaran olmadı. Senin torbanda bunlardan daha kıymetli ne olabilir ki canını tehlikeye atıp buralara geldin?' diye soruyor. Gazali ‘Benim yüküm onlardan daha değerli' diyor. 'Çünkü içinde Bağdat'taki hocamın ders notları vardı.' Haramibaşı adamlarına 'Verin şu çocuğun torbasını' diye emrediyor. 'Karnını doyurup yola çıkarın.' Sonra da Gazali'ye dönüyor. 'Ders notlarını iade ediyorum delikanlı,' diyor, 'ama âlim olmak istiyorsan bir şeyi hiç unutma.' Gazali 'Nedir o?' diye soruyor. Haramibaşı diyor ki: 'Senden çalınabilen bilgi, senin bilgin değildir.'"
Bu fenâ mülküne ibretle nazar kıl ey cân
Gafleti eyle hebâ, hâlî değildir meydân,
Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han,
Sad-hezâr ömrü sürûr ile geçirsen bir ân
Ne güle ne bülbüle bâkî, a gözüm bâğ-ı cihân,
Kime yâr oldu? Murâdınca felek devr-i zamân
----------
Ey can! Yok olacak bu âleme ibretle bak.
Gafletten kurtul, meydan boş değildir.
Sultan Süleyman ve İskender Han neredeler?
Yüzbin senelik ömrü neşe içinde geçirsen de,aslında hepsi "bir an"dan ibarettir.
A gözüm! Cihan denen bu bahçe ne güle, ne bülbüle kalacaktır.
Zaten felek,kime isteğine göre yâr olmuştu?