Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Duygu

Duygu
@Anhedonik1kiz
Scientia potentia est
Ama esas sorun yaşamadığımız için pişmanlık duyduğumuz hayatlar değil. Sorun pişmanlığın kendisi. Büzüşmemize, kuruyup kalmamıza, kendimizin ve bütün insanlığın en büyük düşmanı olduğumuzu hissetmemize neden olan, pişmanlığın ta kendisi. Olası hayatlarımızdan herhangi birinin bundan daha mı iyi yoksa daha mı kötü olacağını bilemeyiz.
Reklam
Edinemediğimiz arkadaşlara, yapamadığımız işlere, evlenmediğimiz insanlara, yapmadığımız çocuklara özlem duymak an meselesi. Kendimizi başkalarının gözünden görmek ve olmamızı istedikleri bin bir kişiye dönüşmüş olmayı dilemek için en ufak bir çaba gerekmiyor. Pişmanlık duymak ve sonsuza, zamanımız doluncaya kadar duymaya devam etmek çok kolay.
Gökyüzü kararır Mavi siyaha döner Yldızlar yine de kafa tutar Parlar senin için

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hayatı anlamıyorum işte" diye sızlandı Nora. "Hayatı anlaman gerekmiyor. Yaşaman yeterli."
Reklam
Hayatın anlamını arıyorsan, hiç yaşamamışsın demektir." Albert Camus
Belki de bütün hayatlar böyleydi. Görünüşte en yoğun ve yaşamaya değer hayatları yaşayanlar bile en nihayetinde kendilerini böyle hissediyorlardı belki. Dönümler boyu hayal kırıklığı, tekdüzelik, acı ve rekabetin içinde tek tük birkaç mucize ve güzellik vardı.
Doğanın bir parçası olmak yaşama isteğinin de parçası olmaktı.
Nora şoktaydı. Ama bottakilerin zannettiğinden biraz farklı bir şoktu bu. Ölüme yaklaşmış olmanın şoku değildi. Aslında yaşamak istediğini anlamış olmanın şokuydu.
"Hayat çok garip" dedi Nora. "Her şeyi bir arada yaşamamız. Dümdüz bir çizgide. Ama resmin tamamı bu değil. Çünkü hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an.. bir çeşit dönemeçtir."
Reklam
"Küçük şeylerin önemini asla göz ardı etmemeliyiz," dedi Bayan Elm. "Bunu aklından çıkarma."
Çünkü Nora, bazen öğrenmenin tek yolu yaşamaktır" "Çok acımasızca."
"istemek," dedi ölçülü bir sesle, "ilginç bir sözcüktür. Yoksunluğu anlatır. Bazen o boşluğu başka bir şeyle doldururuz ve ilk baştaki istek bütünüyle kaybolur. Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak. Belki de cidden yaşamak istediğin bir hayat var:"
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirenten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.
540 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.