İslam insana yalnız olmadığı, her nerede olursa olsun, Allah'ın kendisi ile birlikte olduğu gerçeğini telkin eder: 'Nerede olsanız, O sizinle beraberdir (Hadid 57/4) der. Bu ruh hali kişiyi, kimsesiz hiç kimse yoktur/ herkesin var kimsesi/kimsesiz kaldım medet/ey kimsesizler kimsesi! Diyebilme bilincine ulaştırır."
Allah bu yapıyı Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde örneklendiriyor:
"Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övünmek Allah içindir. Fakat çoğu bilmezler."
(Zümer 29)
Sonuç ne oldu?
Sonuç, hayata hükmeden bunalım, sinirsel hastalıklar. Çünkü, bir insana iki veya birçok ilahlar hükmetmeye başladı. Kilisede bir ilah, bu birçok ilah da siyasette, ekonomide, toplumda, bu ilimde, fikirde ve ahlakta belirdi.
Madem ki Allah tarafından indirilen gerçek dinin gerçek çehresi budur, o halde inanç ve pratik diye ayıranlar insanlardır. Bu teorileri ile Allah'ın dininden çıkıp, cahil oldular. Avrupa hristiyanlarının yaptıkları şey budur. Onlar hayatı ikiye böldüler. Kilise Allah'a ayrılan kısım ve Allah ile ilgisi olmayan dünya hayatı. Bu kopukluk ilerleyerek din ile ilimin, siyasetin, iktisadın toplumun hatta, ahlakın arasını ayırmalarina sebep oldu.
Atım atım güzel atım
Aşk ile kisneyen atım
Dere tepe dinler atım
Yoldan yola koşan atım
Yıldan yıla giden atım
Gece olur yatar atım
Gündüz olur kalkar atım
Bu, hakka davet edenlerin adetidir. Onları daima tatlı umut yönlendirir, tebessüm eden bir ümit arzularını onarır ve kesinlikle ümitsizlik karanlığı onların kalbine girmeye yol bulamaz.
Ayrıca insaflı birçok düşünür, materyalizmin hayata hakim oluşundan şikayet ederek, insani özellikleri, temel ilkeleri, hayatın yüce değerlerini tehdit eden materyalist medeniyetin kusurlarını açıklamaya başlamaları da ümit vericidir.