Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kitapcı

Kitapcı
@Arayissm
İstanbul
5 okur puanı
Mart 2024 tarihinde katıldı
Sana namazı tavsiye eden kişi seni en çok seven kişidir
Reklam
Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez
Birini son kez gördüğünü biliyorsun ne acayip bişey değil mi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatımın en anlamsız dönemindeyim. Ağlasam bir nedeni, gülsem bir sebebi yok. Öyle boş, öyle doluyum ki... Anlatsam anlatılmaz, içime atsam içime sığmaz. Kaçsan kaçılmaz, kalsan kalınmaz. Aslında yol o kadar yakın ki ama bir o kadar da uzak… Oraya asla varılmaz. Nereye varsam varamadığım yerdeyim…
iyi birisi olmak insanın kendinden başka herkesin işine yarıyor…
Reklam
Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar Ve yine içimde şarkılı sesin. Gözlerimde çizgi çizgi duraklar Duraklarda hayal meyal sen misin?
Saçımın okşanmasına, içten bir sarılmaya, tatlı bir gülümsemeye ve sessizliğe ihtiyacım var.
Dürüst olmaktan korkma, kaybedeceğin en fazla yanlış insanlar olur.
Kim çizebilir senden başka, senin yaşamını ..
Herkesi memnun edemezsin. Bak ne diyor Sadi Şirazi ; "Bin doğru yapsanda, bir yanlışını konuşur tanıdığın insanlar ..”
Reklam
Gören göz işiten kulak anlayan akıl nasıl olur da gerçeklere sırt çevirir...
"Geleceğe dair planlar yaparken, kim bilir o anda neleri kaçırıyoruz."
Mücadele ediyorum, çırpınıyorum, deniyorum ama böyle kelebeğin ayağına taş bağlayıp uç demişler gibiyim. Kanat var, ama yük ağır…
Mesafe, saygısızlığa verilebilecek tek cevaptır. Tepki verme. Tartışmaya girme. Sadece varlığınla oradan uzaklaş.
İnsan diyorum zaman zaman kaçmalı. Rutine bağlanan günlerden, gecelerden, günlük telaşlardan, bilhassa kendinden... Uzaklaşmalı, durup düşünmeli güzel günlere inancını yitirmeden. Küçük kaçışlar yapmalı bazen. Doğaya, denize en çok da kendi içine. Neresi olduğu mühim değil. Bir dağ, bir bağ veya ormanda bir kulübeye. Küçük şeylerdir aslında insanı iyileştiren. Yeniden yeşerttiği dallarını kırmadan, bazen bir kelimenin açtığı yaraların verdiği acıyı hüznü geride bırakarak. Dönmemeli mesela arkasında bıraktıklarına kendini bir göl kenarında tamir etmeden. Mesele birikmeden, yığılmadan üst üste taş duvar gibi bütün kırgınlıklar; en az hasarla iyileşebilmekte. Ruhu yaralamadan yaşamakta. En zoru da bu zaten hayatta; bunca aymazlığın içinde sağlam kalabilmek. Bir Ah! 🥀
Karşına merhamet yoksunu, vicdan köprüsü hep sallantıda olan insanlar çıkacak. İnsanlıkla uzaktan, yakından alakası olmayan duygu tüccarı olanlarda hep var olacak. Aşk da, dostluk da, yada herhangi bir insani ilişkilerde duygularını sömürecek. Ve insanlar iyi niyetini suistimal etmekle kalmayıp, onlara karşı sahip olduğun hangi zaafın varsa, işte tam oradan vurup idam edecekler. Hayat bu; somut ölüm gelmeden, içten içe tükendiğini hissedeceksin. Sahip olduğunu düşündüğün tüm güzellikleri, gönlüne ektiğin çiçekleri sökecekler içinden. Hiç acımadan, bir an bile tereddüt etmeden asacaklar yüreğini dar ağacına. En kötüsü de bunu en savunmasız olduğun anda yapacaklar. Zamanla insanlardan, merhametten, vicdandan, masumiyetten soğutacaklar seni. Ve en sonunda; acıdan “dayanamıyorum artık, gücüm kalmadı, çok yoruldum, bir adım dahi atmaya mecalim yok” diyeceksin haykırarak. Kimse iyi gelmeyecek sana, hiçbir güzellik teselli edemeyecek seni, o acı seni “En dibe” çekecek. Ve orda kalman için elinden gelen her şeyi yapacak. İşte tam o anda; “Hayır. Sen bunu aşabilirsin” diye bir ses fısıldayacak gönül hanende. Sen kendi yüreğinin umudusun, hadi kalk artık doğrul” diyecek. Yıkılmaya hakkın var. Ama tevekkülsüz bir halde yerde yığılıp kalmaya asla!
Reklam
Belki doğru değil, belki acı ama gerçekten seven insan ne olursa olsun sevmeye devam ediyor. Madden terk etse bile manen kalıyor… ❤️‍🩹
“Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”
Yalnızlığı seviyoruz değil mi? Kendimize söyleyip duruyoruz ya bunu. Başka bir çeşit övünç biçimi belki. ‘Yalnızlığı herkes kaldıramaz. Ben kaldırıyorum, güçlüyüm ben’ deme şekli. Yalnızlığı seviyor ama nerde gülümseyen iki çift göz görsek imreniyor, belki duygulanıyor ardından duamızı ediyoruz ‘ hayırlı bir yol arkadaşı’ diye. Yalnızlığı seviyor, lakin dalıp gidiyoruz ötelere, okuduğumuz herhangi bir sevda şiirinde. Yalnızlığı seviyor, lakin aranıp sorulmadığımızda kırılıp üzülüyoruz. “Bazı zamanlar oluyor ki, yalnızlık alıp gidiyor insanı uzaklara... Onlarca insan varken yanında, gecelere yoldaşlık edip gökyüzüyle sohbetleşiyor. Bir bardak çaya dert anlatıyor, bir kitaba içini döküyor. İnsan, yalnızlığın görünmeyen kısmını başını yastığa koyduğu zaman anlıyor.” Oysa bir kelimeden ibaret değil bizim yalnızlık dediğimiz. Yanında kimsenin olmayışı ve tek kalmak da değil. Yalnızlık dediğimiz, bir kalabalığın ortasında kimsenin sizi anlamamasıdır. İçimizde kelimelere dökemediğimiz, birikip birikip kimselere söyleyemediklerimizin adıdır yalnızlık. Ay’ı Güneş’ten daha çok sevmemiz, her şiirden bir hüzün çıkartıp, her kitapta acıların ve sevdaların altını çizmemizdir yalnızlık. Bir sahil boyu tek yürüme isteklerimiz, yaşanacak yer dediğimiz zaman kimsesiz yerleri seçmemiz ve ağladıktan sonra ki, rahatlama hissimizdir yalnızlık.
Öyle biri olmalı ki, her şeye değmeli her şeye. Sen üzüldüğünde oda üzülmeli, mutlu olduğunda o da mutlu olmalı. Senin hissettiğin şeyleri o da hissetmeli. Senin anladığın gibi bir bakışından, susmandan o da anlamalı seni gerçekten. Seven insan her şekilde nasıl olduğunu anlar çünkü. Sonra, sevgisinden şüphe ettirmemeli korumalı seni her şeyden ve herkesten. En iyi arkadaşın da o olmalı annen/baban, sırdaşın. Korkmamalı meselâ arkamda o var demeli. Senin onunla ağladığın gibi, o da seninle ağlamalı sonra tabi seninle gülmeli. Kızgın olduğunda, senin ona sarıldığın gibi sarılmalı sana saçını okşamalı, sana varlığını, bütün benliğini hissettirmeli. Huzuru, güveni, sadakâti ve en önemlisi sevgisini hissettirmeli. Senin onu olduğu gibi sevdiğin için, o da seni sevmeli. Senin onu değiştirmediğin gibi, o da seni değiştirmemeli kabullenmeli senin gibi. Sonra bütün sorunları, sıkıntıları, dertleri aşıp, sonunda senin için “değer” diyebilmeli. Ve sen onun her şeyi olduğun gibi, o da senin her şeyin olmalı. Kısacası senin ona “ev” olduğun gibi o da sana ev olmalı sarılmalı ve hiç bırakmamalı.”
Bazen zor günlerden geçiyor, sırtını yaslayacak kimsen yokmuş gibi hissediyorsun. Bir şeyler istediğin gibi gitmiyor üzülüp, kahroluyorsun. Tam o ân, Allah ağzının payını vererek, “Ben senin neyine yetmiyorum” diyor. İçin rahat olsun, sabretmeye devam et. Çünkü Allah, seni güzel günlere ulaştırmak için sınıyor. ✨
Hani derler ya; “Sevgisizliğin dayatıldığı coğrafyalarda, Aşk şiiri yazmak devrimdir” diye. Sen benim davam ol, bense senin devrimci neferin. Sana kurulu bu ömrümün, Gel de; En vefalı nasibi ol. Ellerin olsun, sesin olsun, gülüşün olsun. Kısacası sen ol yeter bana. Başımı dizine koyduğum her yer huzur. Sana sarıldığım her an mutluluk. Ötesi cennetlik. Sen ve ben yani bizim birlikteliğimiz paha biçilmez muhteşem bir sanat eseri. Çok rasyonel seveceğim seni. Aşk karın doyurmaz diyorlar, aldırma! Sen yine de gel, ömrümü ye. Ziyade olsun der gibi sev beni.
Reklam
Olduğum yerde olmak istemiyorum ama olduğum yerden çıkıp gidemiyorum da. Bir şey beni hep dışarıya çekiyor. Hiçbir yere ait hissedemiyorum kendimi...
Her şey önce sevmekle başlar.” Bence sevin. Nefret zaten çok moda, farklı olun ve sevin. Bir insanı, bir kuşu, bir köpeği, bir ağacı, bir kitabı. Bence sevin. En azından bir deneyin ..” 🤍
Bazı insanlar sizi üzüp, kırdıktan sonra özür bile dilemeden normalleşmenizi beklerler. Kırgınlığınızı belli ettiğinizde ise, suçu size yüklerler. Bu durum, o kişinin; “Sadece benim ne hissettiğim önemli, seni önemsemiyorum” deme şeklidir.
Kimseye inanmaya cesaret edemez hale getiren insanlar çok acımaz davrandılar...
Kitapcı
1000Kitap'a katıldı.