"Ne şanslıdır o erkek ki sevdiğini cesurca savunabilir
sevdiğinin "ben masumum!" (Doğruysa) dediği erkek ne şanslıdır.
Taştan olsun, belki de deli ya da mazoşist, hiç şüphesiz,
o adam şüphenin gölgesinden uzak bir kanıt için canını verir.
Ama dediğim gibi, gördüm seni; Pekala da ayıktım,
yine de ne düşündüğünü biliyorum, yarı sarhoş, yarı uyanık.
İkinizi seyrediyordum ben, kaşlarını oynatışını gördüm;
başını sallarken ne dediğini bile anlayabiliyordum.
Ne gözlerin susuyordu ne de parmaklarını şaraba daldırarak
masaya yazdığın yazılar, her harf bir işaretti.
Ah, ya o masum görünüşlü konuşmalar,
o şifrelerle anlatılanlar; sanma ki anlamıyorum."