“Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna..."
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi.
Öfkelisindir, kırgınsındır,
bitkinsindir ama sessiz kalırsın.Sonra elin yanlışlıkla bir şeye takılır, bir şeyler kırılır, bağırırsın.Büyük şeyleri içinde bastırdığın için, küçük şeylere tahammül edemez noktaya gelirsin.
"Benim kafam kaldırmıyor ya,
kavgayı, gerginliği, hayal kırıklığını, boşuna girilen beklentileri ve daha pek çok
şeyi kafam kaldırmıyor
Öyle yorgunum."
Ey geceyi ve kahverengi bir düzeni taşıyan ellerim!
Yüzümün uğultusuyla şaşırtın beni. O karanlık ormanı yangına vurun. Çünkü ben de kaçarken ardımda kalanları yakıyorum.