İdeal bilimlerin bu “kuruluşlarında”, bu objelerinde, bizim ruhsal eylemimizin ya da düşünmemizin ürünü olan şeylerin değil, bir tür varlığın söz konusu olduğunu başka bir olgu daha gösterecektir. Bu olgunun da ayrıca büyük önemi vardır. Bu tür varlığın bir esas örneği olarak ele aldığımız matematik kuruluşlar ve yasalar, kendi kendine var olan, kendi özel alanında kapalı kalan, başkaca hiçbir anlam taşımayan şeyler değildirler. Matematik kuruluşlar ve yasalar, insan aklının onlara karşı bir ilgi gösterdiği zaman kendileriyle uğraşabileceği fakat bu ilgi alanının dışında hiçbir anlamı olmayan objeler değildirler ki, onlarla uğraşmak yararsız ve boş bir iş olsun. Tersine, bu kuruluşlar ve yasalar, bir yandan gerçek olayları ve kuruluşları yönetirler, tayin ederler, öte yandan bize real olarak verilen şeylere, deneyim dünyasına, araştırmalarımızın işleyip girmesine yardım ederler. Böylece real bilimler, özellikle doğa bilimleri, real dünyanın yasalarını bulurlar, bu yasalarda da ideal kuruluşlar gerçekleşirler.
Galilei, kurduğu “yeni bilimin” (mekaniğin) programını şu ünlü cümlesiyle dile getirdi: “Doğanın kitabı matematik harflerle yazılmıştır”. Tanrı’nın bilgeliğini, bu kitap da kutsal kitaplar kadar açıklar. Biz doğanın bu kitabında yazılı olan matematik harfleri okumaya çalışmalıyız.