"Demek ki bir taş atınca hepten delirmiyor insan."
Ya da taşlar atılmasa delirecekti insan. Taş sektirme Ustası bana bir kaçış öyküsü gibi geldi. Anlaşılmayı beklediğimiz bir yere kaçış. Yüklerimizi, taşlarımızı indirebileceğimiz, bizi dinleyecek terbiye edecek bir derya bulma çabası.
Öykü her şeyden önce bir dil işçiliği. Resul Bey bunu fazlasıyla başarmış. Öyküler birbirini tamamlayarak bir akış oluşturmuş. Bu yönüyle bir uzun öykü veya roman okuyor gibisiniz. Her öykünün damarlarında aynı derinliği hemen hemen bulabiliyorsunuz. Öyküde uzunluk kısalıktan ziyade mesele etkileyicilik ve yoğunluktur. Üslup size yumuşak yumuşak dokunarak sarsıyor ve bazı yerlerde hikâyeyi gizleyerek okuyucuya alan açıyor. Damıtılmış ve hakkı verilmiş cümlelerle kısa öyküler etki alanını genişletiyor. Bir ilk eserin çoğu zaafiyetlerinden uzak bir öykü kitabi. Resul Bey'ın kalemi daim olsun.