Akhilleus

Reklam
Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikayelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha dolu değil mi? Sanki anlatamadıkları hikayelerin harfleriyle kaynaşıyor o yüzler, sanki sessizliğin, ezikliğin, hatta yenilginin işaretleri var onlarda. Kendi yüzünüzü de düşünmüştünüz değil mi bu yüzlerin içinde? Ne kadar kalabalığız hepimiz; ne kadar çaresiziz çoğumuz! Ama sizleri gene kandırmak istemem: Ben sizlerden biri değilim. Eline kâğıt kalem alıp bir şeyler döktürebilen, bu döktürdüklerini de başkalarına iyi kötü okuyabilen kişi, biraz olsun kurtulmuş sayılır bu hastalıktan.
Sayfa 245Kitabı okudu
Zaten bir başkası olmak için yanıp tutuşan bütün mutsuzlar için, hikaye anlatmak, kendi sıkıcı gövdeleri ve ruhlarından kurtulabilmeleri için keşfedilen bir hileydi.
Sayfa 236Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Berberin sorusu
“İnsanın yalnızca kendisi olabilmesinin bir yolu var mıdır acaba?”
Sayfa 164Kitabı okudu
Ait olduğu yeri bulamamıştı çünkü. Kendini bulduğu her yere uyum sağlamış, işte ve eğlencede iyi olması sebebiyle, hakları için savaşma ve karşısındakinde saygı uyandırma isteği ve yeteneği sayesinde her zaman ve her yerde sevilen biri olmuştu. Ama hiçbir yere kök salamamıştı. Etrafındakileri memnun edecek kadar uyum sağlamış ama kendisi tatmin olamamıştı. Her zaman bir huzursuzluk hissiyle altüst olmuş, daima ötelerden gelen bir çağrıyı duymuş, kitapları, sanatı ve aşkı bulduğu ana kadar hep dolaşmış ve aramıştı. Sonunda buradaydı işte...
Sayfa 276Kitabı okudu
Reklam
Hiç yaşanmamış gibi
Korkunun tortusundan yunup arınamıyoruz. Seneye de giyilsin diye alınmış bol bir bayramlık kıyafet gibi duruyor üstümüzde bu korku, yadırgamaktayız.
Ölüler, evlerine gidene kadar kaç kişiyle yüzleşir, kaç şehir geçerler, kaç noktada durdurulur, kaç omuzda taşınırlar, kaç sınır, karakol görürler; gidene kadar soğuyan acılarından kaç kez haberleri olur? Ölüler hatırlandıklarında mı, yoksa unutuldukları zaman mı ölüler?
Bana gelince, ben bir yabancıydım. Onların dışında kalabiliyordum. Yaptıkları yanlışlıkları bildiğimden aynı yanlışlıklara benim de düşebileceğim, onlar gibi, akışa kapılacağım da düşünülemezdi. Herkes ve her şeyi açıkça görüp duyabiliyordum bu yüzden. Ama benim de -onların tam tersine- kendi kendimi görüp duyamadığım düşünülemez miydi acaba? Bu da en az öteki kadar bir eksiklik sayılmaz mıydı?
Sayfa 32
Lakin evlatlar, insanın korkusu, güçsüzlüğüymüş, bilmezdim. Her an deşilecek açık yarası, kalbinin atardamarıymış, bilemezdim. Cennetin elması, toprağın hasadı, Yusuf'un kuyusuymuş; aşkta divanesi, mısrada bercestesi, kadehte badesi, garpta Herakles'i, şarkta Mesih'iymiş; ebcedin elifi, merhametin tarifi, surun İsrafil'iymiş. Nereden bilebilirdim?
Sayfa 289Kitabı okudu
Babam hala pencereden bakıyordu. Annemin ağzındaki kuştan habersizdi. Babalar zor zamanlarda nereye bakılması gerektiğini iyi bilir. Kuş ilaç gibi geldi anneme, önce çenesi, dişleri takım taklavat dönüverdi eski yerlerine, aldığı yaşları adım adım veriyordu. Babamın yüzüne bakmadan usul usul kapıdan çıktı ve babamın pencereden görebileceği bir yere geçip kuşu çıtır çıtır yedi. Çıtıııır çıtır. Uzun uzun çiğnedi, dudaklarından akanları yaladı yine çiğnedi. Tam üç gün o sesi duyduk. Kemiklerimiz, dişlerimiz, saçlarımız, binalar, otlar ve güneş çıtırdıyordu. Ne yeseler kuştu.
Reklam
saadeti bir yük gibi taşırız ve bir gün farkında olmadan yolun bir ucunda, bir köşeye bırakıveririz.
Sayfa 222Kitabı okudu
Cıgarayı Attım Denize
Şimdi bir güvercin uçuşunu bölüşüyoruz Gökyüzünün o meşhur maviliğinde Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla Bir Akdeniz şehri çıkabilir içinden Alıp yaracak olsak yüreğini Şimdi bir güvercinin
GÜZELLEME
Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların Bunların konuşması olur öpülmesi olur Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde Vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu Uzanmış seni usulca öpmüştüm Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu
1936’ya kadar İstanbul’da yaşayan Kontes Vasilyevna, yıllar sonra kaleme aldığı anılarında Harika’yı şöyle tarif edecekti: İşlenmemiş bir elmas. Patlamaya hazır bir bomba. Ölüme uçan eşsiz bir kelebek.
Gece yarısı olmak üzere. Bugün ilk hikayemin ilk iki paragrafını yazdım. Bütün günümü aldı bu. Ve şunu biliyorum: Artık duramam!
Sayfa 449Kitabı okudu
159 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.