İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yok. Her şey onun sayesinde, onunla güzel. Bu dakikada, bugünün güzelliği, gökte ay, uzakta güneşin bir billur bahçe gibi pırıltısı, hiçbir şey değil... Bütün bunlar kötü resimler gibi...
Hayır, sevgilimden bahsetmiyorum. Onunla beraber, burası Allah'ın yaratamayacağı bir cennettir.
Bilemeyiz ki bu çeşit sevincin tadını, tatmadık ki. Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki. Böyle irkiliriz işte dışarıdan görünce sevincin gösterisini. Meselesi ekmeğinde olanların bu halinden, meselesi insan, gökyüzü, yeryüzü, ölüm, sefalet, hastalık; incir çekirdeğinden başlayıp dünya yuvarlağındaki en manasız meseleye kadar çıkanlar nasıl irkilmez ki?
Ben denizi, balığı, balık tutanı, ekmeğini denizden çıkaran insanı çok severim. Yine de, bütün gördüklerime rağmen, yarıdan çoğunu severim. Ama ben bütünün iyi olması lazım geldiğini hayal ederim.
Ölümden daha korkunç şey olur mu? diyeceksiniz. Olur: Felaketlerin en büyüğü akıldır. Onu yarım yamalak bile olsa, bulduktan sonra kaybetmek, ölümlerin içinde en dehşetlisidir.
Ah, bu insan yüzleri!. Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri!
Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak.
Kitap için söylemek istediklerime geçmeden önce ben Murathan Mungan'ı ne kadar tanıyorum, kaç kitabını okudum, bunlara değinmek istiyorum.
Murathan Mungan'ı pek tanımıyorum neler yapıyor neler yazıyor bilmiyorum. Yıllar önce iki kitabını tamamen doğaçlama olarak alıp okumuştum ve şimdi bu incelemeyi yazarken elime alıp şöyle bir karıştırdım kitapları. Altını çizdiğim yerlere bakıyorum neden çizdiğimi sorguluyorum ve ne kadar değişmiş olabileceğimi hesap etmeye çalışıyorum. O an anlamlı gelen, günüme uydurduğum çoğu cümle şu an ya daha baskın etkili yahut da nedenini dahi anlayamayacağım kadar uzaklaşmış benden.
Murathan Mungan'ın bu kitabı, okuduğum diğer iki kitabına göre bu geçici etkiyi daha az hissettirecektir diye düşünüyorum çünkü kitabın anlattıkları dolayısıyla kolay kolay aklımdan çıkmayacaktır.
Kitap o kadar çok boyutlu ki...
Bir bakıyorum tarihin içindeyim hem de öyle bir tarih ki bize duyurmamak için ellerinden geleni yapmışlardır eminim ama tarih öyle ya da böyle aşikardır ve açığa çıkacaktır. Sonra bir bakmışım güncel bir olayın içindeyim iki zamanı öyle güzel birbirine bağlamış ki... Bu bağlantılar genellikle en son ve küçücük bir paragrafta fakat etkisi büyük oldu çok düşündürdü.
Farkındalığı yüksek, edebi hazzı dorukta, muhteşem ötesi bir okuma oldu benim için..
Murathan Mungan'ın kalemi diğer kitaplarında da bu dozdaysa yeni bir yazar serisi yer alacak kitaplığımda eminim..
Tarihten yalnızca işimize geleni, payımıza düşeni, hissemizi çoğaltanı almaya değil, küçüğüne büyüğüne, pahasına bedeline aldırmayıp hakikatin her çeşidiyle yüzleşmeye bakalım. Hesabı kapanmamış hiçbir şey geçmişte kalmaz.
Harfi noktadan alıp, kendi etrafında döndürüp yazıyı icat edenleri de yeri gelmişken hayırla yad edelim, yeri yurdu bilinmez mezarlarına tas tas su dökerek analım.