Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyhude

Beyhude
@Beyhude34
Sıkı Okur
Lisans
31 okur puanı
Ocak 2024 tarihinde katıldı
Koşmak sadece bedensel bir olay değil, aynı zamanda ruhsal bir doyumdu sanki onun için.
Reklam
Dağınık Saç’a son kez baktım ve gülümsedim. Sanırım bu içini acıttı. Çünkü sigarası daha yarımken ağzından çıkarıp beton duvarın üzerinde söndürdü. Sigara onun için nefes demekti.
Kaşları, gözleri, burnu... Her şeyini bir an önce zihnime kazımak ister gibi, bundan sonra bu fırsatı bana hiç vermeyecekmiş gibi inceledim yüzünü.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama emin olduğum tek şey, Tanrı ya da başka bir güç... İsmi her ne olursa olsun, bizim karşılaşmamızı istedi. Belki ben ölürken onu, belki de o ölürken beni onun hayatına soktu. O dakikalarda bunları düşünmek istemediğimi fark ettim. Kafam-dakileri bir kenara itip o bu kadar dinginken ve fırsatım varken yüzünü dikkatlice incelemeye başladım.
"Kendi geleceğinizi yazmak istiyorsanız, kalemi başkalarının eline vermeyin"
Reklam
“Ruhumu aldın, uçak yaptın kendine. Ama uçamadım... Kat izleriyle kalakaldım’
Küçük adımlarla, ölmek istemekten çok, onun bana yetişmesini umarak yürürken bir sonraki adımımın boşluk olabileceği gerçeği umurumda değildi. İçimdeki boşluğa basıp çıkmaza düşeli uzunca bir zaman olmuştu ya...
“Ölecekken, tesadüfen hayatına giren gizemli bir herife tutulman ya da ondan etkilenmen çok normal. Lütfen bu durum sanki çok anormal bir çekimmiş gibi bunu kutsayıp peşime takılma sebebin olarak sunma bana. Tamam mı?”
Bir süre, hiç konuşmadan gökyüzünü seyrettik. Tıpkı, bir önceki gün kopuk avizenin bıraktığı izi seyrettiğimiz gibi... Derin bir iç çekip, “Tavan manzarasından iyi, ha?” diye sordum. “Gökyüzünün bir tavan olmadığını mı düşünüyorsun?” dedi kısık bir sesle. ‘Yanılıyorsun.” “Gökyüzü dünyamızın tavanıdır geyiği mi yapacağız?” Ellerini ensesinde birleştirirken, “Hayır,” dedi. “Dünyanın tavanı değil. Benim tavanım.”
Reklam
“Saçlarımın uçları, geçmişimin uçurtmasına düğümlüydü. Ben de geçmişimi makastan geçirdim.”
“Tavan... İç dünyamı yansıtıyor. Kocaman ışıltılı bir avize... Yaşantım. Bir anda paramparça oluyor. Kalan şey ise kocaman bir boşluk... Doldurmaya çalışıyorsun, olmuyor. Parçaları birleştireyim desen, boşuna... Ölmeyi bile beceremedim. Hem de bu kadar yaşamak istemediğim halde.” Aslında cevap beklemiyordum, sanki kendi kendime veryansın ediyordum. Ancak beni şaşırtarak cevap verdi bana. “Sen ölemezsin zaten,” dedi. “Nedenmiş o?” “Çünkü ölmek için fazla ölüsün.”
Manzaram yine taşan küvetti. Ona da alışmıştım. Çünkü küveti doldururken sık sık dalar, ayaklarım ıslanınca geri gelirdim kendime. Acele etmedim o yüzden. Usulca gidip musluğu kapattım. Küvetin içine girmek yerine, dizlerimin üzerine çöktüm. Küvetin yanlarından sımsıkı tutup alnımı küvete dayadım. Eklem yerlerine kadar ıslanan parmaklarımın, canımı yakan bu rutine bir son vermesi için boynuma dolanmasını ve nefesimi kesmesini arzuladığım an, derin bir nefes aldım, içimden, ne kadar ertelersen ertele, hayatına bir mucize dokunmayacak, diye geçirip gözlerimi son bir kez daha öfkeyle kapattım.
Canlandıramadım gözümde :)
Sanki ağlasam, tam oradan biri konfeti patlatacak ve gözyaşı yerine simsiyah konfetiler süzülecekti yanaklarımdan.
Bazı geceler vardır; gözlerin kapalıdır, aklın bulanık... Uyumazsın, ama uyanık da değildir zihnin. Kendi hayatının kâbusundan uyanmak için uyursun.
Reklam
Filistinli masum bebeklerin yüzü gibi..
“Eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı. Onun güzel yüzünde, ölüm bile güzeldi.”
Çocuklar susar mı hiç konferansta :))
"Çocuklar! Eğer şu an susmayan olursa, ismini aldığım gibi kaydını sileceğim!"
İçimde onu kaybetmiş gibi değil, asıl şimdi bulmuş gibi bir his vardı.