Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza Bircan

Beyza Bircan
@BeyzaBircan
"Kitap..... İçinde yaşadığımız ev gibi olmalı, vatan gibi olmalı, ona alışmalıyız, bağlanmalıyız..."
Egonuzun, nefs-i emmarenizin ötesinde şeyler var; kalbiniz, zihniniz, değerleriniz.
Reklam
"Biz bu dünyaya var olmaya değil, yar olmaya geldik," diyor. Gayemiz yâr olmaktır, dost olmaktır, sevgili olmaktır.
"İçgüdüler benim vazgeçilmez rehberim, beni hiç terk etmediler."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan sadece kendisi için yaşadığın da süflî arzuları her şeye galip gelebilir. Modernite, ihtiras üzerine kuruludur. Dayanağı kendi varlığıdır ve o varlık modern insana "Önce ben, hep ben," dedirtir. Müslüman'ın varlığı ise nefes alırken bile"Hu"der.
Hayatta her şeyin bir sınırı var, bedenimizin bilgimizin duygularımızın hayatımızın dünyanın bile... İyi de gönlümüzün bir sınırı var mı? Sevgimizin muhabbetimizin hüznümüzün şevkimizin sınırı var mı?
Reklam
"Hayat tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur."
Daima suskunluğun çok iyi bir şey olduğunu sanırdım.
Gönlümün derinliklerinde, kendimi unutkanlık uykusuna teslim etme arzusu uyanıyordu. Keşke unutmak mümkün olsa ve böyle devam edebilseydi. Keşke gözlerim kapanınca, uyku ötesine, yavaş yavaş yokluğa doğru gitse de varlığımı hissetmesem! Keşke mümkün olsa da bütün varlığım bir mürekkep lekesinde, bir musiki ahengin de ya da renkli bir ışıkta erise ve sonra da bu dalgalar, şekiller gitgide büyüse, tamamen yok olup ortadan kalksaydı; o zaman dileğime kavuşurdum.
Başkalarıyla tüm ilişkilerimi kestiğimden beri kendimi daha iyi tanımak istiyorum.
Din kardeşliği didişmeyi değil dayanışmayı, aldatmayı değil paylaşmayı, umursamazlığı değil diğergam olmayı gerektiriyordu. Kardeşler kopmaz, kaybolmaz, karamsarlık çekmez, yitip gitmez. Kardeş kardeşiyle didişmez, dünyalık için mücadele etmez, arkasından iş çevirmez, aldatmaz, ona verdiği sözden dönmez, onu ihmal etmez; bilakis destek olur.
Reklam
Hicret, şirkten tevhide yükselen insanlığın, sabırdan cihada uzanan yolu oluverdi.
Nasipsizlik bu demekti. Asıl dururken teferruatla alâkalanmak; iman dururken akılla oyalanmak...
Ölüm hayatın zıddı değildi. Bilakis hayatla başlıyordu ve hayatın ta kendisiydi. Ölüme ilerlemenin adı hayat olmuştu. Doğan herkes bu yolu yürüyor ve günü gelince de dünyayı terkedip gidiyordu. Uzun emeller ve ihtiraslar gidişi geciktirmiyor bilakis hayatı geciktiriyordu.
Güle kan rengini vermek bu kadar mı fedakarlık isterdi? Bir gülün etrafında bu kadar mı diken çok olurdu? Gül çağında, güle rengini veren kanlar böyle mi kızıla boyanırdı? Gülün rengi için kinler bu kadar mı ayrışırdı? Kan akıtanlar bir yanda, kanlarını akıtanlar diğer yanda.
Tıpkı dün akşam uyuduğunuz gibi ölecek; bu sabah uyandığınız gibi de dirileceksiniz. Dirildiğiniz vakit yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Ya ebedi cennet yahut ebedi cehennem...
522 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.