“sabırla bekleten, yapayalnız kaldığını düşünen, asla çiçeklenmeyeceğini düşünen o dala Allah, vakti geldiğinde yine nurundan üfleyip çiçek açtırıyor, öyleyse kendini kurumuş zannetme, sana çiçekler bahşedilecek. tıpkı; göğsün daraldığında inşirâh bahşedildiği gibi."
Nasıl olur da bizler bir kul iradesiyle, koca bir kudretin bizim için layık gördüğü yolu ve sonu bilebiliriz ki?
Sen önünde durduğun kapının süsüne aldanıp, “Burası huzurun ve mutluluğun adresi olmalı,” di- yerek yanlış kararlar hiç almadın mı? Ya da, gerçekleşmeyen dualarının çok sonrasında, “İyi ki olmamış,” şükrünü hiç yaşamadın mı? Hep mi kötü davrandı sana hayat? Hiç du- alarının karşılığını almadın mı? Unutma ki sırlarla doludur hayat.
Ve mucizeler sen onlara inandığın kadar sana yakın, inanmadığın kadar uzaktır. İnanmanın özü ise aceleci olma- maktır. İstemektir, beklemektir ve o kapının önünde sabret- mektir. Olmayanı sabırla, olanı şükürle karşılamaktır
Bugüne not;
Hayat bana; birisinin durduk yere pencere açtıran derdi değil, nefessiz kaldığında hayata tutunmak için koştuğu pencereden gördüğü gökyüzü olması gerektiğini öğretti. İnsan insana, her şeyden önce nefes veren o pencere olabilmeli.