Bazı kitaplardan sonra uyuyamıyorum, okurken ne hissettiysem dipdiri, üzerimden atamıyorum, devam edemiyorum. Bir cümle yer ediyor sinir uçlarımda, dönüp duruyor devamlı, susturamıyorum. Her şey öyle içimde, her şeyden öyle dışarıdayım. Uzaktayım.
"... ağabeylerimden gelen bir mektupta annemin öldüğünü öğrendim, hem de bir ay önce. Çok üzüldüm, özellikle de daha erken haberim olmadığına; sanki benden birkaç haftalık acı çalmışlardı. Yalnızdım."
Sanki benden birkaç haftalık acı çalmışlardı... Ve evet, yalnızdım.
Bu satırları korkum o ki hızlıca geçmiş, üzerinde durmamak için özen bile göstermiştim. Fakat, herkes sussa da bizi izleyen cümleler var. İnanırım...
Bu gece - ya da sabah daha doğru bir ifade-uykusuzluklarının; uzaklıklarla, boşluklarla, hep aynı koordinatlardaki devinimle, stabil debdebelerle merhabası var. Birkaç yüz kilometrenin ötesinde, - fizikötesi belki de- aranıp ulaşılamayan ne varsa hepsine not düşüyorum: saat 05:34, hepsi ayrı ayrı, yerli yerinde. Fakat, her hikayede bir yersiz-yurtsuz var, değil aramak bir yeri, uzun oluyor adres sormayalı kimselere..