Huriye Özkan

Huriye Özkan
@Bozukgramafon
Öğretmen
104 reader point
Joined on January 2020
·
Not rated
Kitapla ilgili ilk sözüm sömürülesi bir bilgi kaynağı olduğu. Sema Soykan, güzel sohbetiyle sizi olayların arka planına çekip konudan konuya geçiyor, sözcükler arasında da etimolojik incelemeler yapıyor. Sözcük kökenlerinden bazı tarihi olaylara atlıyorsunuz sonra. Şaşırma duygunuz "Yok artık, bu kadar da olmaz!" seviyesine çıkıyor bazen. Olayların iç yüzlerinin yanı sıra savaş ve kapitalizm arkasında dönen dolapların mide bulandırıcılığına şahit oluyorsunuz. Ingilizlerin İran'a şeker satmak için imamlara rüşvet vererek seker tüketimini artırmaları yönünde fetva vermelerini sağlamaktan tutun insanat bahçelerine uzanan hayret verici bilgilerle dolu bir ansiklopedik bir kitap diyebiliriz Öteki Şeylerin Tarihi'ne. Bazı bölümlerde insanın kanını donduran olayların anlatıldığı eser daha çok kelime kökenleri ve Galatımeşhurlarla ilgili. Gayet akıcı, yer yer komik olayların seyrini günlere yayıp okuyabilirsiniz.
Öteki Şeylerin Tarihi
Öteki Şeylerin TarihiSema Soykan · Alfa Yayınları · 0280 okunma
Reklam
·
Not rated
Edebiyatımızın gamlı prensesi bu kitabıyla sevgisizliğin ne kadar dondurucu bir soğukluk olduğunu iliklerime kadar hissettirdi. Birbirini sevmeyen anne-babasinda gördüğü o soğukluk, sobalı evde büyüyen bir çocuklukla birleşmiş. Bu ilk kısımlarda kendi çocukluğuma gittiğimi yadsıyamayacağım. Hiç ısınmayan ayaklarıyla yatağa giren çocukların, soba çevresine asılmış çamaşır-is karışımı kokuların, çizgili pijamalı babaların, hep kavga eden komşuların, yağmurlu günlerin ardından sinir hastalığına yuvarlanan bir kadının hikayesi bu. O kadar cesur bir kadın ki, cinsellik tabu değil onda. Sevmek, sevilmek isteği tüm bedenini sarıp titretiyor Tezer'i. Sevmediği halde "evet" dediği evlilikleri, adını vermediği erkeklere olan arzusu, tutkulu birleşmeleri, akıl hastanesinde izlenen "Guguk Kuşu" filmi, hastanedeki kabus gibi günleri anlatışı kendisine hayran bıraktırıyor. Sansürsüz bir anlatım ile Kurtlarla Koşan Kadınlar'ın öncüsü olacak bir kadın var karşınızda. İçinde bulunduğu toplumda gülmek bile kadına yasaklanmak istenirken, o kahkaha atmak istemiş. Tabii ki sonuç, akıl hastanesi olmuş. Deliye kimse inanmaz nasılsa diyerek hastane çalışanlarının yaptıkları ise tüyler ürpertici. Sırf oradan kurtulmak için iyileşen cesur ve güçlü kadına sevgilerimi sunuyorum, huzur içinde yatsın.
Çocukluğun Soğuk Geceleri
Çocukluğun Soğuk GeceleriTezer Özlü · Yapı Kredi Yayınları · 201816.4k okunma
·
Not rated
Okurken insanı öyle bir tekdüzelik sarıyor ki kış günleri işten eve evden işe giden mutsuz, umutsuz milyonlarca insan geçiyor önünüzden. Bodrum katlarında, dört duvar arasında hapsolmuş işçiler, memurlar, beyaz yakalılar, mutluymuş gibi yapanlar dönüşüyor etrafınıza. Zaten yazar da bir yerden sonra kahramana söyletiyor buna benzer cümleler: "Bodrumdan yukarı çıkan merdivenin ilk basamağını çıktım ben. Kendi bodrumuna tıkılıp kalmış o kadar çok insan var ki, üstelik manzaranın geniş, büyük resmin anlamlı olduğu, gelecek ve bilinmeyen korkusunun beklentiye dönüşebileceği yer olan üst katlar boş dururken.” Beklentiler üzer bizi tabii ki ama hayattan hiçbir şey beklememek, hayata anlam katmamak, gerçekten sevmemek, hiç sevilmemek daha da üzer. Kahramanımız Elenior da bir dönüm noktasıyla sevgilisine, kardeşine, annesine, iş arkadaşına, işine öz hakiki anlamlar yüklemeye başlıyor. Bir günlük ve bir ölüm buna sebep oluyor buna. Ne gerçek hayatınızda, ne taklit? En hakikisi hangisi? En eskisi mi? Öz hakiki can dostunuzu hangi kriterlere göre belirlediniz? İşinizi gerçekten seviyor musunuz? Ya da eşinizi, sevgilinizi? Hangi noktada değişmeye karar verdiniz, yeniden kurdunuz hayatınızı? Hala kaçanlardan, bodrumda kalanlardan mısınız yoksa ? Çok basit görünen iç konuşmalardan oluşan metin aralarına sizi sarsan cümleler sıkıştırılmış. Başta Norveç gibi çok karamsar, bunalımlı olan cümleler zamanla umutla ışıldamaya başlıyor, çünkü kahramanımız artık gerçek anlamda yaşamaya başlıyor. Norveç edebiyatının güçlü sesi olan yazar hayatı ertelememeyi, yalnızlaşmaktan kaçınmayı, yabancılaşmamayı anlatıyor esasen.
Postane Günlükleri
Postane GünlükleriVigdis Hjorth · Siren Yayınları · 2023318 okunma

Reader Follow Recommendations

See All
·
Not rated
Erendiz Hanım kendi anne babasından hareketle yazdığı ilk romanında aslında Cumhuriyetin ve Atatürk Türkiyesi'nin romanını yazmış. Baştan sona yeni kurulan Cumhuriyetin nelerle uğraştığı, Gazi Paşa'ya övgü ve eleştirilerilerin yer aldığı roman anlatım tekniği olarak geriye dönüş tekniğini kullanmış. Sık sık anlatıcısı değişen roman zaman sıçramalarıyla bir ileri bir geri yol alıyor. Üç ayrı kuşağı anlatan eserde Milli Mücadeleden Demokrat Parti yıllarına kadar uzanıp sonrasında torunun ağzından daha yeni döneme geçiyorsunuz. Okumanız mektuplarla ilerlerken Kore Savaşı'nda ne işimiz vardı diye sorgulayıp aşk mektuplarıyla o aşkın inceliklerini keşfediyorsunuz. O aşkın öteki yüzünde ise Gazi'ye duyulan aşkı ayrı bir kefede görüyorsunuz. O dönem cumhuriyet kadınlarının birçoğunun aşkı olan Gazi Paşa sarışın bir kurt gibi mavi gözleri çakmak çakmak dağın doruğundan el sallıyor bugünün Cumhuriyet Kadınlarına.
Dağın Öteki Yüzü
Dağın Öteki YüzüErendiz Atasü · Remzi Kitabevi · 1997110 okunma
·
Not rated
Unutmak ve hatırlamak arasında savrulan insanların hikayesi. Bir sisin altındaki anılar ortaya çıktığında ne kadar acı verecek belirsiz. Buna rağmen hatırlamak istiyor Axl ile Beatrice. Bunun için de yıllardır görmedikleri hatta yaşayıp yaşamadığını bilmedikleri oğullarını ziyaret için yola çıkıyorlar. Öyle bir yol ki Simurg gibi birçok zorluktan geçmeleri gerekiyor. Fantastik unsurların ağır bastığı roman film tadında sizi de yolculuğa eşlik etmeye çağırıyor. Onlarla yorulup geçmiş ve şimdiki zaman sıçramalarında arada yolunuzu kaybediyorsunuz. Karşınıza çıkan devler, cinler, şövalyeler, savaşçılar kah yardım ediyor kah taş koyuyor önünüze. Büyük bir savaş ve yıkımın ardından kim bebek katili, kim ne kadar öldürmüş merakıyla yol alırken gerçek hayattaki savaşları anımsıyorsunuz ama bir yandan da masalsı bir dünyada "neyi unutmak isterdim" diye sorgulamadan edemiyorsunuz. Hafızasını sildiren bir insan olsaydınız ilk neyi sildirirdiniz mesela? Toplumsal olaylara baktığımda ben diyorum ki hepsi silinse keşke. Yakılan canlar, depremler, seller, maden faciaları, işkencede öldürülenler, faili meçhuller, çarpı konan evler, sürülenler, kadın cinayetleri, hayvan işkenceleri, tecavüzler, domuz bağları... o kadar çok ki bizde unutmak istiyor insan. Ama bir yandan da asla unutulmamalı, hep aklımda demeli diyorum. Kazuo intikam, savaş, aşk, ihanet, unutma, hatırlama çevresinde dolanarak birbirlerine çok büyük bir aşkla bağlı yaşlı bir çiftin unutuşunu kaleme almış. Bunu yaparken de insanların düşmanına dost olup olamayacağını irdelemiş.
Gömülü Dev
Gömülü DevKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20181,601 okunma
Reklam
565 syf.
10/10 puan verdi
Körleşme
KörleşmeElias Canetti
8.3/10 · 3,544 reads
565 syf.
10/10 puan verdi
Şaheser diye bir tanım var ya; onu her anlamda hak eden Körleşme,  Kafka'nın "Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?"  sözünün içinden geçiyor resmen. Dr. Kien'in aymazlığı sizi öyle kahrediyor ki, sinirle bekliyorsunuz, bir şey olsun da bu adam kendine gelsin,
Körleşme
KörleşmeElias Canetti · Sel Yayıncılık · 20213,544 okunma
·
Not rated
"İki iftiharım var: Dünya insanı olmak ve kadın rahminde doğmak. Kitaplarımın tüm mirası oradan geliyor." diyen Annesi Venezuellalı, babası Şilili genç yazar, Latin Edebiyatının en çok okunan yazarlardan. Renkli, cıvıl cıvıl kapağıyla dikkat çeken kitap bu çok kültürlülüğün de simgesi olmuş. Sürekli bir olay zinciri, sürekli bir mekan değişimi ile canlı bir okuma sunuyor . Bir bağ kütüğünün dört nesle aktarımıyla bazen üzüm bağlarına, Fransız şaraplarına, bazen de savaş meydanlarına gidiyorsunuz. Kahramanlarda dikkat çeken bir tutku göze çarpıyor, kimi kuşlara kimi uçaklara kimi bir bağ kütüğüne tutkuyla bağlı. Büyülü gerçeklikle 1. ve 2. Dünya Savaşlarına katılıp Allende döneminin ardından gelen Cunta yönetimiyle gelen işkencenin en ağırlarının ayrıntısıyla anlatıldığı hapishanelere uzaniyorsunuz. Seçimle gelen ilk Marksist lider Allende'den dikta rejimin faşist lideri Pinoche'ye uzanan bir hikaye.  Komünist olan olmayan herkesi toplayıp konusturmaya çalışmalar, sağ görüşün baskısı, insafsız işkence yöntemleri kan donduruyor. Hiç sıkılmadan Latin Amerika Edebiyatının büyüsüne kapılmak isteyenlere en güzel başlangıç olabilir bu kitap.
Miras
MirasMiguel Bonnefoy · İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224 okunma
311 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Sevilen
SevilenToni Morrison
7.6/10 · 1,437 reads
311 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
"En Mavi Göz" adlı eseriyle tanışmıştım Toni Morrison'la. O kitabı okurken sakin sakin, basit bir dille, bir çocuğun kafasının içine girmiş gibiydim. Ama çocuğun anlattığı hikayenin dehşet verici ayrıntılarını sezdikçe "dumur olmuştum" denir ya öyle sarsılmıştım. Yazarı araştırdığımda Nobel Ödülü alan ilk Siyahi kadın
Sevilen
SevilenToni Morrison · Sel Yayınevi · 20231,437 okunma
Reklam
445 syf.
·
Not rated
·
Liked
Yıllar yıllar önce öğretmenliğe ilk başladığım yıllarda gazetedeki bir ilandan sipariş vererek aldığım e Yayınları içinde yer alan bir kitaptı. İnternet yoktu, kitabı da yazarı da bilmiyordum. Üniversitede bize dünya edebiyatından bahsetmediler ki bileyim. Tesadüfen sahip olduğum bir set içinden çıkan kitabı aldıktan 5- 10 yıl sonra okudum sanırım, hiç hatırlamıyorum. Okuduğumda çok çarpıcı geldiğini, beni çok etkiledigini hiç unutmadım ve ikinci okumayı yaptım birkaç yıl önce. Neden sevdim açıklamak çok zor. Gerek Go oyunundaki konsantrasyon gerek bir kalemle adam öldürme gerek mağara hepsi ayrı etkiledi beni. Kahraman Nicholei Hel'i ağzım açık takip ettim roman boyunca. İki okumada da herkes gibi film içindeymiş hissi yakamı bırakmadı. Hem felsefik hem maceracı hem de siyasi kahramanımız peşine öyle bir takıyor ki sizi hayranlıkla karışık bir kıskançlık sarıyor sizi. Kitapta merak duygusu sürekli daim olduğu için elinizden bırakmakta zorlanıyorsunuz. Gizli mesajlar, eleştiriler ve göndermelerle ilerleyen kitap yazarın diğer kitaplarını okumaya teşvik ediyor. Diğer kitaplardan biri olan Katya'nın Yazı ile yazar benim için alkışı fazlasıyla hak ediyor, çarpıcı bir sonla biten Katya'nın Yazı Şibumi'nin önüne geçiyor gönül tahtımda. Trevanian ise favori yazarlarımdan biri oluyor haliyle.
Şibumi
ŞibumiTrevanian · E Yayınları · 20228k okunma
·
Not rated
Salman Rüştü'den bu dördüncü kitabım ama artık yeter deyip yazarın zirve kitabında bırakıyorum şimdilik. İmgeler o kadar yoğun ki yazarın anlatımında, hem çeviri olması hem kültür farkı okumayı zorlaştırıyor. 500 sayfa kitabın başında Hindistan tarihiyle kendini özdeşleştiren kahraman Salim Sina ile tanışıyorsunuz, kitap bitene kadar da onun fil burnunu hayal etmekten kendinizi alamıyorsunuz. Anneanne ve dedenin anlatımıyla başlayan hikaye Salim'in oğluna kadar uzanıyor. Hindistan'tan Pakistan ve Bangladeş'e kadar güney Asya'yı dolaşan romanda siyasi tarih çok ön planda. Hindistan'ın İngiliz sömürgesinden kurtuluşuyla başlayan siyasi çalkantılar, Pakistan ile çekişmeler Indira Gandhi etkisi ve sonrasında savaş yılları. Kadın kahramanlar hep ön planda ve güçlü. Gerek anneanne gerek anne evde her şeye hakim, söz dinleten konumda. Mucizevi çocuklar, gerçekte başkasının olan anne, baba, kardeşi sandığı kizkardese duyulan aşk yüzünden başkasıyla bir olamama, iktidarsızlık hepsi ama hepsi Hindistan tarihiyle özdeş anlatılıyor. Büyülü gerçekçilik akımını fazlasıyla hissettiren yazar öyle dil oyunları yapıyor ki çokça dikkat gerektiren bir okuma yapmanız gerekiyor. İngiliz hayranlığından kopamayan çok kültürlü ve çok dinli Hint halkı sürekli çatışma halinde, cinayetler, savaşlar, rüşvetler, mala çökmeler, siyasi çalkantılar, din savaşları hiç bitmiyor romanda. Böyle yoğun ve leziz bir anlatıma sahip olunca da arka arkaya ödüllerle 20. yüzyılın en iyi 100 romanı arasında sayılıyor. Hem hacim hem içerik olarak zorlayıcı ama keyifli bir kitap.
Geceyarısı Çocukları
Geceyarısı ÇocuklarıSalman Rushdie · Can Yayınları · 2017725 okunma
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun KitabıFernando Pessoa
8.6/10 · 10.4k reads
·
Not rated
"Bu sıralar hiç okuyamıyorum." diyenlere yeniden başlamak için birebir uzun hikaye türünde bir kitap. Sizi kendine çeken hikayede geriye dönüş tekniği ile belirsiz bir zamana gidiyorsunuz. Türk Sanat musikisinden arabeske gecen bir zaman diliminde, Istanbul'dan Beyrut'a uzanan bir aşk hikayesinden kalan kırıntılarla yaşayan bir adamın öyküsü. Tambur sesi ile divan edebiyatı dizeleri arasında süzülerek narsisizmin bir adamı nasıl tükettiğini görüyorsunuz. Öyle bir kahraman ki Aziz Bey, hem acıyorsunuz hem oh iyi oldu noktasına geliyorsunuz. Tutunamayanlardan biri olan karakter kısa süreliğine şöhret olunca iyice egoyla sarmalanıyor. Hani Nazım'ın dediği gibi işte : "Çekilmez bir adam oldum yine, Uykusuz, aksi, lanet..." Aşk olmayınca kadının ne kadar silik, önemsiz görüldüğünü, sıradanlaştığını, Aziz Bey için ha o ha diğeri, hükmetsin yeter diyerek yaptığı evlilik ile görüyorsunuz. Yüzü yok Aziz'in karısı Vuslat'ın, dili yok, bedeni yok, sadece evde bir soluk o. Babasından nefret edip babası olan bir adamın kısa ama çarpıcı hikayesi. Gayet keyifle okunuyor.
Aziz Bey Hadisesi
Aziz Bey HadisesiAyfer Tunç · Can Yayınları · 202210.3k okunma
·
Not rated
Yeni bir yazar, yeni bir kitap, yeni bir dünya... Adını bile duymadığım bir yazardı ama tanıştığıma memnun oldum. Zamanı da olayları da kişileri de parça parça anlatan yazar bir puzzle gibi yavas yavaş birleştirmenizi istiyor roman örgüsünü. Kaybolmak ana konu bana kalırsa. Romanda kaybolan bir sürü karakter var, hepsi bir şeyler arıyor. Kimi geçmişini, kimi annesini, kimi sevgilisini ararken yolları bir  mezarlıkta kesişiyor. 1938 sonrası Türkiye tarihine hızlıca göz atan yazar, önemli olayların çoğunu üstünkörü anıyor. Biraz daha ayrıntıya girdiği tek olay Dersim Olayları. Kahramanlardan birinin günlüğü ile anlatılan Dersim Olayları, sürülen tarafta mı süren tarafta mı olduğunu bilmeyen yedi adı olan bir kahramanın geçmişinden tek hatırladığı Miskal Hanım'a yazılan mektuplarla veriliyor. Avdo ise ana karakter , tüm karakterlerin ortak merkezi. Sevdiği kadın için mezarlığı mesken tutan bilge biri Avdo. O kadar çok olay var ki romanda her birinden ayrı bir hikaye çıkar. Yazar bazen kopukluklar hissettirmesine rağmen sonunda iyi toparlamış diyebiliriz. Havada kalan Şef Kobra gibi bazı kahramanlar var, ona ne oldu bilinmiyor, hikayesi yarım kalmış sanki. Tamamlansa iyi olurmuş. Romanda, birçok farklı zaman, mekan, kahraman kullanımını severim ama zorlama kişiler ve zamanlar pek hoş olmamış. Her siyasi olayı vereceğim diye konudan uzaklaşilmiş ve yapay olmuş zamanlar. Eleştirmen değilim ama bazı bölüm ve kişiler çok gereksiz geldi açıkçası. Ana konuyu sevdim ama.
Taş ve Gölge
Taş ve GölgeBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 2021550 okunma
585 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.