Sen bir kıymık parçasıyla incinen insanoğlu,
Bulamadın öyle değil mi doğru yolu?
Sen karanlık, hiç gördün mü aydınlık olan sonu,
Söyleme şimdi bana yalanlarla dolu masalların kanunu,
Kim derdi bir adam bir kadının en değerli koru,
Yoksa insanların okullarındaki o kadının mı tabutu,
Nasıl saklanırdı bakışlarında ruhu,
İçinde kurmuşsun büyük bir kainat senden de ulu,
Bir hikaye öyle bir fıtrat bir nefes bir kıymıkla son bulacak,
Karanlık seni en sevdiğin yerde yakacak,
Sakladığın her zerren avuçlarımın arasında un ufak olacak,
Ve gözlerinden büyük bir göğün altında, sevdiğin kadın urganın ucunda sallanacak.
Ölüm, daimi bir iktidarla koyuluğunu sürdürürken kan daima insanın ruhunu gerçek kılan sıvıydı. İkisinin birleşip oluşturduğu koku intikamın var oluşuydu.
Onu rahatsız eden şey bana yakın olması değildi. Boyumdu.
Sol koltuk değneğimi kolumun altından çıkarıp mutfak adasına dayadım, eğilip Nina'yı belinden kavradım ve onu kaldırıp tam önümde olacak şekilde tezgahın üzerine nazikçe oturttum.
"İşte. Daha iyi mi?" Diye sordum ve bana kocaman olmuş gözlerle baktı.
Arkamdaki koltuk değneğini almak için döndüm ve ona tekrar döndüğümde yüzünden aşağıya damlayan kaçak bir damla gördüm. Görüntü içimi deşti.
"Üzgünüm," diye fısıldadı Nina. "Seninle ilgili değil, Roman."