Gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığının. Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz, gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar. Eğer melekler gibi şarkı söyler ama şarkı söylemeyi sevmezseniz, insan kulağını günün ve gecenin seslerine kapatırsınız.
Her toplum, sadece kendi kültürünün kaynaklarını okuyor. Siyasi ya da ideolojik her örgütlenme, tarihe bakarken sadece kendi görüşlerini destekleyecek pencereyi kullanıyor. Oysa dünya tarihi bir bütündür ve asla uluslara ya da kültürlere göre ayrıştırarak okutulmamalıdır. Çünkü biz, yeterince geçmişe gidip yazının icadından önceki dönemlerde sözlü gelenekle aktarılan mitolojik hikayelere bakarsak eğer, dünyadaki tüm toplulukların aslında ortak bir kültürden geldiğini rahatlıkla görebiliriz
“Kadim uygarlıklar tarihinde, yeraltında yaşayan farklı bir canlı türünden sürekli bahsedilir öyle değil mi? Mesela Tibet ve Orta Asya geleneklerinde Agarta ve Şambala adında, dağların içinde yaşadığına inanılan bir halk vardır. Yanlış hatırlamıyorsam Yahudilerin kutsal kitabı da Gog-Magog adında istilacı varlıklardan bahseder. Hatta Hindu kutsal metinlerinde bile Koka-Vikoka kadında yer altında yaşayan canlılar olduğu söylenir. Bence aynı varlıklar Kur’an-ı Kerim de Yecüc-Mecüc olarak anlatılmış gibi görünüyor. Sonuç olarak, insanlık tarihi boyunca yeraltında yaşadığına inanılan bir varlık kültü, sürekli konuşulup anlatılan bir şeymiş zaten.”
Herhangi bir şeyi ararken bakış açınız doğru değilse eğer, istediğiniz kadar arasanız da sonuç elde edemezsiniz. Benim diğerlerinden tek farkım, bakış açımı değiştirmekten ibaretti.
Bakın, aradan binlerce yıl geçmesine rağmen, bugün bile karşılaştığınız herhangi bir Yahudi, Levili ya da Kohen soyadını taşıyorsa eğer, kesinlikle sıradan bir Yahudi değildir. Buna emin olabilirsiniz.
Bir âna bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak.
Dünyada bundan daha ferah verici bir şey olabilir miydi ?
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.