Karınca Adası iyice doldu. Kendiliğinden gelen doktorlar, Hançerli Efe gibilerin yanında Anadolu muhacirleri de gönderildi adaya. Gönderildi ama işte nerede çokluk orada bokluk. Mecazsız. Caanım anadolu irfanı, ev içindeki tuvaletten bîhaber. Kitabın sonlarına doğru o ağaçların akıbeti de yaraladı.
Nihayet Poyraz ile Zehrayı yakın gördük bu kitapta. Dizilerdeki başroller gibi birleşsinler diye bekliyorum resmen. Vicdanını sevdiğim Poyraz Musa'nın ruhu iyileşsin de kavuşsun sevdiğine diye. Zehra akıllı kız, Poyraz'ı o iyileştirecek belli ki.
Her gelenle adanın huzuru kaçacak diye bekliyorum ama adalılar bir şekilde sahip çıkıyor gelenlere, kaynaşıyorlar ve özenilesi bir imeceyle her şeyin bir hal çaresini buluyorlar.
Bir de şu Kerimler var, kitaptaki huzuru bozarsa onlar bozacak sanki. Dokunmayın Poyrazıma, üzülürüm.
Hani böyle 7 numara gibi, Ekmek Teknesi gibi çok da bariz bir konusu olmayan ama karakterleri bir tanıdıklarımızmış gibi benimseyerek keyifle izlediğimiz diziler vardır. Yaşar Kemal'in kitaplarından, özellikle serilerinden o tadı alıyorum. Birkaç gün okumasam "Ağaefendi'nin Girit mevzusu n'oldu acaba ya?" diye düşünüyorum mesela. O yüzden seviyorum kitaplarını. Herkese de okumalarını tavsiye ediyorum ama özellikle bu kitapta Enver Paşa'ya verip veriştirişinden ötürü tavsiye etmediğim bir insan da var :))