Dikilmemiş agaçların türküsüdür bu
Serde saklı gizli bir sır gibi
Bu mehlehenler ki kuşların yurdu
Toprak ki egilmez üzerinde durdun mu
Sana neham neham gök bıraktım
İçinde nehutların yurdu
Kırılmasın dünya telaşın
Burası iniltilerin öz yurdu.
Kime baksam taze bir kız çocugu gülüşü var üzerinde
Bütün umut püskülleri nihavent bir hava içinde
Gelemedim sana ne kadar yazık bir tınısın içimde
Uzak ülkeler getirecektim baharlarına
Ve boynuna sarılacaktı taze gelincik avazları da
Unutulmuş hüzünler duragında
Varamadım sana, içimde yazık bir nakarat gibi duruyorsun hâlâ
Bin yüzlü ihtimaller var kulağımda
Beklerim bekliyorum her umudun başında
Kavuşan muammalar, belkide duvarlar var aramızda
Gelemedim sana, içimde çok yazık bir tınısın hâlâ.
Seni böyle sevdiğimi bilseler vururlar beni
Genç demezler, yetim demezler, bekleyeni var demezler
Meydan meydan bir cadde de alnımın çatından
Dosta düşmana ibret olsun diye vururlar beni
Seni böyle sevdigimi bilseler sürerler beni
Kuş uçmaz kervan geçmez diyarlara
Mevsimler ırgalanır bembeyaz yüzümde
Hiç acımazlar iterler bir uçurumdan aşagıya beni
Seni böyle sevdigimi bilseler yakarlar beni
Göğsümde milim milim yer etmiş çehren
Aklımın kıvrımlarında sevdan
Hiç acımazlar şiddetli bir ateşte yakarlar beni
Seni böyle sevdigimi bilseler
Nerden bilecekler
Saatler ilerler zaman ilerler
İçimde hiç geçmeyen bir yâr ve hiç iyileşmeyen yarasın sen.
Seni hatırlıyorum
Kulağının arkasında takılı menekşelerle
Yüzün hisarönü caminin ferahlığında
Ve içimde öyle güzel gülüyorsun ki
Hatıralarda kalmıyor bu çerçeve
Seni hatırlıyorum
Bütün umut yolcularının kaptanı
Şenliklerin çadır kurulamaz toprakları
Yeryüzünün el sürülemez fidanları
İçimde öyle güzelsin işte
Seni hatırlıyorum
Mavinin en koyu göz hatları
Bütün çaresizlerin çareler çırağı
Koynumda avuttuklarımın son durağı
İçimde muhteşem bir detaysın işte...
Senin şehrinde de insanlar koşuşturuyor mu sağa sola?
Hiç kimseyi bana benzettin mi?
Benim şehrimde de telaşlı insanlar
Ben kimseleri benzetemem sana...
Bir kırgınlık çok cümle eder
Sana söylemeyeceğim
İçimden yokuşa dogru bir at geçer
Kimselere bahsetmeyecegim
Bütün imla kuralları bende yanılır
Ucu açık tüm kelimeler ben de durulur
Dizginleyemedigim her hece cigerim de durur
Bu yıkık dökük hikayeden söz etmeyecegim
Gökyüzü nihavent bir makamda gürler
Islanamadığım her yagmur içinden seni diler
Mahfolmuş bütün serzenişler bir nida gibi inler
Kimselere bahsedemem
Sana da söylemeyeceğim.