Bilinmeyen korkutur, korkulan şeyin ne olduğunu bilememek dehşet verir. Bu nedenle insan, bilinen bir tehlikeden korkmayı, ne olduğunu bilmediği bir şeyden korkmaya yeğler ve ne yapar yapar, korktuğu şeyin adını koyar, bilirsiniz.
“Peder iyice üstüne basmıştı. İncinin yitip gidişi, kendi değerlerinin kıymetini bilmeyenlere verilen bir cezaymış. Peder ayrıca her erkeğin ve her kadının Evrenin kalesinin bir bölümünü korumak amacıyla Tanrı tarafından yeryüzüne gönderilmiş bir askere benzediğini belirtmişti. Kimileri siperlerdeymiş, kimileri surların karanlıklarına gömülüymüş ama her birinin nöbet yerinden ayrılmaması, oraya buraya koşuşturmaması gerekirmiş, yoksa Cehennem'den gelen saldırılara karşı kale savunmasız kalabilirmiş."
Bir insan davranışlarının kötülüğüne aldırmaz olursa, artık her yerde iğrenç biri gibi gözükmekten çekinmez, aynı zamanda yüzünde her zaman beliren utanmazlıkla silahlanıp, en bayağı eylemlere neşeyle, çekinmeden girişir. 
Fakat sen yine de inan; sen, hiç yanan mum söndürmemiş bir öğretmenin bir insanın içindeki asil ateşi söndürmek isteyeceğine inanma; sen, içinde sevgi olanın, asıl onun her bir insana sevgiyi öğretmek isteyeceğine inan.
Ölüm tüm farklılıkları bertaraf eder, ama düşkünlük daima farkla ilişkilidir, yine de yaşama ve ebediyete giden yol ölümden ve farklılıkların izalesinden geçer.