“Allah’ı düşün!
Düşün ki; öyle bir dostun var ki, onunlayken her derdin bir dermanı, her gecenin bir gündüzü var.
Düşün hâldaş, Allah’ı düşün ki dertlerin erisin, düşün ki anlayasın ne kadar da büyümüş dünyalık düş’ün..”
“Sarmaş dolaş bir geceyi aydınlatır gibi gözlerin. Eşi ölmüş bir kadının kapı arkasında asılı ceketi gibi hüzün kokuyor duvarlar. Sebepsizce özlüyorum. İçten içten ölüyorum. Sana söyleyecek şeylerim var ama acelesi yok. Dünyanın ahiretine bırakılmalı bazı hesaplaşmalar.!”
“Çok yorulmuşsun ama bu nasıl anlatılır bilmiyorum, yıllardır koşuyorsun fakat bir yere varamıyorsun. Şimdi bunu yürüyerek varmışlara nasıl anlatacaksın.”
“Ne olur kestirmeden gitmeyelim, yolu uzat. Çünkü biliyorum uzun yolculukları hiç sevmedin. Çünkü biliyorum bu yolun sonunda ayrılık var. Hem kim bilir belki senin şu kestirme sevgilerin ile benim şu bizi birleştirme çabalarım artık birbirine hiç değmemeli!
Ne olur kestirmeden gitmeyelim, yorgunum ama sen uzat yolu..”
Bir not daha eklensin yüreğimize;
“Göz görür ve beğenir, gönül duyar ve sever. Bu dünyadan bize kalacak olan gözümüzün gördükleri değil, gönlümüzün duyduklarıdır.”
Aynı şarkıyı ben açsaydım bu kadar etkilenmezdim sanırım.
Bazen bazı şarkıları başkaları açmalı, bazı şiirleri başkaları okumalı, hatta bazı sözleri başkaları söylemeli, bize ithafen!
“Geriye dönüp baktığında mutsuzlukların mutluluktan çok olduğunu görüyorsan, şarkıların nasıl söylendiğinde değil de aslında sözlerine dikkat edersin. Ve kitapları sadece okumak için değil sayfalarda sana ait bir şeyler bulmak için okursun..’’