"Bu gözlere baktıkça, bu erimiş ellere dokundukça bağışlamak zor." dedi Heathcliff. "Öp beni yine de, gözlerini de gösterme! Bana yaptıklarını bağışlıyorum. Ben kendi katilimi seviyorum; ama seninkini, onu nasıl sevebilirim!"
"Hem bu ne biçim sevgi böyle, bir kar fırtınasına bile dayanamadın! Yaz günleri, ay gökte parladığı sürece, biz de yataklarımızda rahat rahat uyuduk; ama kışın ilk fırtınasıyla birlikte, hemen başını sokacak bir yer arıyorsun! Heathcliff, senin yerinde olsam, gidip onun mezarının üstüne boylu boyunca uzanır, sadık bir köpek gibi ölürdüm. Dünya artık yaşamaya değmez, değil mi? Bende öyle şaşmaz bir kanı uyandırmıştın ki, senin için yaşamak demek Catherine demekti. Onu yitirdikten sonra, yaşamayı nasıl düşünebiliyorsun, aklım almıyor doğrusu."