Gene tipik bir José Saramago eseri. Okumayı biraz frenleyen yazım tekniğinin aslında eseri bir çırpıda okumayı engelleyip, okuru daha bir sindire sindire okumaya zorladığını düşünmek mümkün.
Saramago, edebiyat tarihi boyunca aşk, insan, hayat yolculuğu gibi konularla birlikte vazgeçilmez bir diğer konu olan ölümü işlediği bu eserinde, ölümü çarpıcı bir şekilde sorgulamış; okuyucuyu da sorgulamaya yöneltmiş.
Ölüm olmasaydı, ölümsüzlük olsaydı, insanlar yaşlandıktan veya hastalandıktan sonra ölemeseydi insanlık nelerle karşı karşıya gelirdi? Ölümsüzlük gerçekten istenmeye, arzulanmaya değecek bir şey mi? İnsanlığın yüzyıllarca, binlerce yıldır devam eden yaşam serüveni ile elde ettiği düşünsel birikimin vardığı ya da varamadığı noktayı göz önüne getirince; Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'un bu soruyu bu kadar etkileyici biçimde cevaplayan nadir eserlerden biri olduğunu görüyoruz.
Mistik, dini ve/veya felsefi düşünceyi hayatının eksenine koymuş insanların bile pek çoğunun, ölümü böylesine başarılı şekilde sorgulayacak düşünsel zenginliğe sahip olmadığı kanaatindeyim.
Eser; hangi görüşe, hangi düşünceye, hangi inanışa sahip olunursa olunsun, tutarlılığın doğru bir değerlendirmeye ulaşmak adına ne kadar önemli olduğunun vücut bulmuş hali sanki. Yazarla tamamen aynı düşünsel iklimi paylaşmasam da hayatı ve ölümü, samimi ve etkileyici bir tarzda masaya yatırması gerçekten dikkate ve saygıya değer...