Rüzgâr esiyor, gürgen yaprakları hışırdıyor. Köpekler artık beni yalamıyor, yanımda sessizce uzanmış bana bakıyorlar. Hırlayan bir köpek var, ara ara kulaklarını dikip ayağa fırlıyor. Duygusal olarak tamamen hazırım ama ölüm öyle kolayca gelmiyor. Gözlerimi açık tutmaya çalışarak gökyüzünün renginin anbean değişmesini izliyorum.
Benimle ilişkisi olan tüm varlıklar çoktan evrenin bir parçası oldular. “Evren yaşamı, yaşam bilinci yaratır ve bilinç ebedîdir.” Seon’un bu sözlerine inanmak istediğim an. Masmavi gökyüzü yavaş yavaş turuncuya boyanıyor. Gün batımının rengi koyu. Yarın hava açık olacak. Ve ben yarını göremeyeceğim. Gün batımı etkisini kaybediyor, karanlık bir güç gökyüzünün ortasından başlayarak yayılmaya ve toprağı kaplamaya
başlıyor. Gerçekten bunu görüyor muyum, yoksa gördüğüme inanmak mı istiyorum, bilmiyorum. İnatla tutunan bilincim artık beni terk ediyor.
akıl almaz bir koruma arzusu bu
sen ağlarken sessiz kalamayacak kadar
seviyorum seni
içindeki zehri dudaklarımla akıtacağım
yorgun düşse de ayaklarım
asla yorulmayacağım
yola devam etmekten
bir elimde gelecek
diğer elim yumruk
özgürleştireceğim seni