Daha çok anlat” dedim.
“hoşuna gidiyor mu?”
“çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“gider gibi yaparız."
Yaşama olan aşırı sevgimizden
umut ve korkudan kurtulan bizler
hiç bir yaşamın sonsuz olmadığı
ölülerin asla dirilmediği
ki en yorgun ırmak bile
denizle birleşir bi yerde
bu yüzden tanrılara şükranlarımızı sunarız
Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi.
Aşkın başlangıcı hayranlıktır.
Sonrası ümit...
Sonra şüphe doğar.
Âşık hayranlıktan usanır.
Sahip olmak ister, emin olmak ister.
İlgisizlik görür, soğuklukla karşılaşır.
“Sanki bu ülkede, o kadınların geçmiş ya da gelecek zamanları yoktu. onlar, hep geniş zamanlarda yaşarlardı. dünleri de, yarınları da bugündü; böyle gelmiş böyle gider, hiç değişmeden…”
“Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez.Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür.
Siz hem tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.”
Bu arada polislere bağırdım:
"Suçum ne, suçumu bileyim yine vurun. demiyorum ki vurmayın, eğer suçum varsa vurun!"
aralarından birisi helal süt emmişti herhalde.
"suçun yoksa sen bunların içinde ne geziyorsun, çek git!" dedi...
-duvarı mı yarıp gideyim?
"o zaman, aynı polis: bırakın gitsin!" dedi
ayağımda ayakkabı üzerimde elbise falan kalmamıştı, sanırsın köpek parçalamıştı.
"kim seni bu hale getirdi?" diye sordular.
"ben ne bileyim -hepsi birbirine benziyor- " dedim.
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.
İnsanlar kaçınılmaz bir şekilde gidip anlatır. her şeyi er ya da geç anlatır. ilginç şeyleri de, anlamsız şeyleri de, özel şeyleri de, genel şeyleri de, mahrem olanı da, fuzuli olanı da, gizli kalması gerekenleri de, yayılması gerekenleri de, dertleri de, sevinçleri de, hınçları da, hakaretleri de, tapınmaları da, intikam planlarını da, bizi gururlandıran şeyleri de, utandıranları da, sır gibi görünen şeyler kadar sır olması gerekenleri de, bildik olanı da, ağza alınmaz şeyleri de, dehşetli olanı da, aşikar olanı da, temel şeyleri de (aşk gibi), önemsiz şeyleri de (aşk gibi). hiç düşünmeden. insanlar hiç durmadan aktarır.
Yaşama olan aşırı sevgimizden
umut ve korkudan kurtulan bizler
hiç bir yaşamın sonsuz olmadığı
ölülerin asla dirilmediği
ki en yorgun ırmak bile
denizle birleşir bi yerde
bu yüzden tanrılara şükranlarımızı sunarız
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver."
-Aysel gitti.
+Onun için mi üzgünsün ?
-Yoo.
+Döner herhalde. Üzülme ne olursun.
-Dönse de fark etmez.
+Neden?
-Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. Bir kere gitti mi gitti. Yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın.