zıuǝᗡ

İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları kişiyi anlatırlar.
Reklam
Bir insanın, başka fırsatları olmasına rağmen onları reddedip sürekli aynı kişiyle sevişmek istemesine, bu mutluluk verici duyguya aşk denirdi.
Daha çok anlat” dedim. “hoşuna gidiyor mu?” “çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.” “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “gider gibi yaparız."

Reader Follow Recommendations

See All
Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.”
"yengeç, suda yaşar; ama, yüzme bilmez - suyun içinde, yürür..."
Reklam
Yaşama olan aşırı sevgimizden umut ve korkudan kurtulan bizler hiç bir yaşamın sonsuz olmadığı ölülerin asla dirilmediği ki en yorgun ırmak bile denizle birleşir bi yerde bu yüzden tanrılara şükranlarımızı sunarız
Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi.
Aşkın başlangıcı hayranlıktır. Sonrası ümit... Sonra şüphe doğar. Âşık hayranlıktan usanır. Sahip olmak ister, emin olmak ister. İlgisizlik görür, soğuklukla karşılaşır.
“Biz ekmek istiyoruz. Ama gül de istiyoruz. Tüm güzellikleri istiyoruz, hayattaki tüm güzellikleri!”
Çok yorgunum aşktan,kederden,çaresizlikle cebelleşmekten o kadar yorgunum ki...
Reklam
“Sanki bu ülkede, o kadınların geçmiş ya da gelecek zamanları yoktu. onlar, hep geniş zamanlarda yaşarlardı. dünleri de, yarınları da bugündü; böyle gelmiş böyle gider, hiç değişmeden…”
“Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez.Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.”
Bu arada polislere bağırdım: "Suçum ne, suçumu bileyim yine vurun. demiyorum ki vurmayın, eğer suçum varsa vurun!" aralarından birisi helal süt emmişti herhalde. "suçun yoksa sen bunların içinde ne geziyorsun, çek git!" dedi... -duvarı mı yarıp gideyim? "o zaman, aynı polis: bırakın gitsin!" dedi ayağımda ayakkabı üzerimde elbise falan kalmamıştı, sanırsın köpek parçalamıştı. "kim seni bu hale getirdi?" diye sordular. "ben ne bileyim -hepsi birbirine benziyor- " dedim.
"Peki, insan bir başkasını sadece kendisi olduğu için sevebilir mi?"
"Omuzlarındaki neyin yüküydü? kendisindeki hangi eksiklik üzerine çökuyordu."
"Ama ben cansız bir varlık değilim ki,” “ben bir insanım." “Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.”
Reklam
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.
İnsanlar kaçınılmaz bir şekilde gidip anlatır. her şeyi er ya da geç anlatır. ilginç şeyleri de, anlamsız şeyleri de, özel şeyleri de, genel şeyleri de, mahrem olanı da, fuzuli olanı da, gizli kalması gerekenleri de, yayılması gerekenleri de, dertleri de, sevinçleri de, hınçları da, hakaretleri de, tapınmaları da, intikam planlarını da, bizi gururlandıran şeyleri de, utandıranları da, sır gibi görünen şeyler kadar sır olması gerekenleri de, bildik olanı da, ağza alınmaz şeyleri de, dehşetli olanı da, aşikar olanı da, temel şeyleri de (aşk gibi), önemsiz şeyleri de (aşk gibi). hiç düşünmeden. insanlar hiç durmadan aktarır.
"Her gün, cesedine biraz daha benziyor.Tecrübe dedikleri bu işte."
Talih diye okumuştum bir yerde, kör değil cahildir. talih diye düşündüm, istatistik ve olasılığı bilmeyenlerin tesellisidir.
''Kolay bir saadet mi yoksa insanı yükselten bir ızdırap mı daha iyi''
Reklam
"İnsanları genel anlamda seviyorum ama kimseye tahammülüm yok."
"Yengeç, suda yaşar; ama, yüzme bilmez - suyun içinde, yürür..."(dünyaya ayak uyduramamış benlikle özdeşleştirerek)
Yaşama olan aşırı sevgimizden umut ve korkudan kurtulan bizler hiç bir yaşamın sonsuz olmadığı ölülerin asla dirilmediği ki en yorgun ırmak bile denizle birleşir bi yerde bu yüzden tanrılara şükranlarımızı sunarız
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver."
-Aysel gitti. +Onun için mi üzgünsün ? -Yoo. +Döner herhalde. Üzülme ne olursun. -Dönse de fark etmez. +Neden? -Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. Bir kere gitti mi gitti. Yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın.