O zaman ben hayatın amacının haz olduğunu söylediğimde, bizim ilkelerimizi anlamayanlar, katılmayanlar, ya da yanlış anlayanların iddia ettiklerinin aksine, hovardaların hazlarını ya da bir şeyden keyif almanın hazzını kastetmem. Aksine kastettiğim, bedensel acı ve zihinsel endişelerden özgür olmanın hazzıdır. Hoş bir hayat, içkili bir partiden öbürüne atlamanın, cinsel ilişkiye girmenin ya da lüks sofraların sunduğu lezzetlerin ürünü değildir. Aksine ayık bir kafanın ürünüdür.
Eğer tüm bunların adaylık, gülmelik olduklarını görebilirsek ve eğer insanlara eziyet eden korkularla kaygılar silah sesiyle yükselmez, onun yerine krallarla hükümdarlara karşı cesurca yürüyebilir, onların altınlarının ışıltısına, mor elbiselerinin görkemine aldırış etmeyebilirse, o zaman kuvvet denen şeyin akıl ve mantıkta yattığından şüphe duyar mısın? Tıpkı çocukların kör karanlıktan ürkmeleri ve her şeyden korkmaları gibi, insanlar da gün içinde çocukların korktuklarından daha ürpertici olmayan şeyler başlarına gelecek diye titremektedirler.
Şimdi, gözlerinin önünde, ötede beride bacaları, çatıları yükselen köşklerin, bahçelerin, duvarların parmaklıkları arasında irili ufaklı, küme küme, şurada burada karanlıklar içinde birbirine sarılan, öpüşen yahut uzaktan uzağa başlarıyla kollarıyla birbirine selamlar gönderen ağaçların, sanki karanlıkları yerinden oynatarak bir beşik içinde sallayan rüzgar ile canlanarak, harekete gelerek şu siyah gece zemini içinde titreyen bu siyah levhanın, bütün bu titrek gölgelerin şiirini temaşa'ya mevkuf olmuş duruyordu.
Az önce Artemis Tapınağında çocuklarla oynarken ne yaptığını soran yurttaşlarına "Böylesi aranıza katılıp politika yapmaktan iyi değil mi?" diye sormuştur.