Kitabı bitirdim de ben de bittim galiba. Empati kurmadan okuyamama hastalığım var. Ali Rıza Ney'in yerinde olduğumu hissede hissede okudum ve o kadar acı çektim ki... Teknik açıdan çok sıkıntılı bir roman olmasına rağmen olaylar ve duyguların bu kadar iyi aksedilmesi gerçekten şaşırtıcı. Çok bir şey diyemeyeceğim fakat gerçekten çok beğendim. (Gerçekten çok acı çektim.)
Tarih okumayı pek sevmesem de yakın tarih araştırmalarına bayılırım. Bu kitap her ne kadar biyografi olsa da aynı zamanda yakın tarih kitabı sayılır. Benim de kitabı okumadan önce dahil olduğum "Saatçi Musa'yı ilk kez duyanlar" çok büyük sayıda. Fakat bu adam yaşadığı dönemin en popüler isimlerinden birisi. Öyle ki yazarın hayatını okumak demek yakın tarih okumak demek oluyor. Mesela sizlere yazarın tanıdığı, dostluk ettiği, kavga ettiği, birlikte çay içtiği, dostları vb. Kişilerden bazı isimler vereyim:
Necmettin Erbakan, Necip Fazıl Kısakürek, Süleyman Demirel, Sezai Karakoç, Turgut Özal...
°
Necmettin Erbakan'ın parti kurmadan önce tavsiyelerini aldığı, parti kuruluş aşamasında destek aldığı bir şahsiyet. Ahmet Emin Yalman suikasti davasında 12 yıl hapis cezası almış bir şahsiyet. Süleyman Demirel ile uzun süre ahbaplık edip sonunda kavga edip yollarını ayıran bir şahsiyet. Turgut Özal'ın çocukluk arkadaşı olan bir şahsiyet. Bu lise uzar gider, kitap işte tam olarak bunları anlatıyor.
°
Çok beğendim, benim gibi bu tarz işlerin meraklılarına kesinlikle ala kesinlikle tavsiye ederim.
Saatçi MusaAsım Öz · İlem Yayınları · 20216 okunma
Sezai Karakoç'u şiirleriyle tanıdım. Mona Rosa'dan Liliyar'a yolculuk ettim, tavsiye ederim. Aşkı hissettim, aşkı kokladım şiirlerinde. Çok değerli bir şairdir.
Fakat düşünce kitabı açısında beklentimin çok aşağısında kaldığını söylemem gerekir.
Kitap gerçekleşmesi mümkün olan bir ütopya denilebilir aslında. 68 sayfalık, yazarın diriliş algısındaki, yazara göre İslam'ın ihtiyacı olan gençlere bir rehber de denilebilir. Kötü bir eser mi? Asla değil. Ama "İsteneni verebilmiş mi?" Sorusuna verebilmiş diyemiyorum. Çok basit kalmış, çok sıradan olmuş aslında. Estetik bir oluşum var fakat o da olması gerektiğinden az. Ama kitabın bu kadar ünlenmesini sağlayacak kalitede cümleleri de göz ardı edemem.
Sezai karakoç'un bekleneni verememesinin sebebi bence dönemi. Zira fikir kitaplarında -her ne kadar islami mecranın önderiyse de- tanrı/ Allah kelimelerini dahi ortak kullanabiliyor. Çünkü dönemi itibarıyla "Allah" Kelimesini kullanmak dahi yasak. Bu yüzden "beklenildiği" gibi yazmış olsa kuvvetle muhtemel tevkif edilir ve eserleri toplatılırdı. Bu yüzden Sezai Karakoç bir ateş yakmak istemişse de bir kıvılcım çakmıştır sadece.
Sezai Karakoç dönemi dediğimiz dönem uzak bir dönem değil. Sorun o ise Erdoğan hükümetinde de uzun bir süre yaşadı.
Bence Karakoç naif bir şair, bam güm ateş yakabilecek bir davacı yapısı yok. Olması gereken yeri bulmuş ama burada da bulunmak istemiş diye yorumladım.
sol göğsüme, kalbimin üzerine
işte tam şuraya ellerini bastıracak
sus konuşma beraberiz
ben yanındayım diyecektin
tarumar olan ümitlerimi, benliğimi
kendimi, kendini ve seni
bana tekrar verecektin ya!