Dünyada erdem adına hiçbir şey olmadığını en ciddi görüşmelerinde bile söyledi. En yüksek tabakadan en aşağı tabakaya kadar herkes bir uçuruma yuvarlanıyordu.
'Eylül' de sanki bahara özlem çeken üzgün bir tazelik, sanki üzerine çöken kışın, kendisini yok etmek isteyen sonbahara rağmen devam etmek, yine bahar olmak mücadelesi vardı.'
Hayatı kendine uydurmak zorunda kalınca, öğrenmeye, tanımaya başlamış, tanıdım dediği yerde yine bilinmez bularak, sonunda onun anlaşılmaz bir bilmece, bütünüyle çaresizlikten oluşan acı verici bir bilmece olduğunu görünce dehşeti artmıştı.
Nedir bu insanlıktaki, varlığımızın derinliklerindeki çürümüşlüğün kötü kokusu, bu çamur, bu fırtına? Pisliğin, bir daha kalkmamak üzere, temizliği yaralaması niçin?
Birçok mutlulukları ya zehirli bir ayrılık yahut kahredici bir kayıtsızlıkla bitmiş, hiçbiri en mutlu zamanında bile şu huzurun dinginlik ve güzelliğine benzeyememişti.