Sana koşuyorum bir vapurun içinde,
Ölmemek, delirmemek için...
Yaşamak, bütün ödetlerden uzak
Yaşamak...
Hayır değil, değil sıcak,
Dudaklarının hâtırası;
Değil saçlarının kokusu,
Hiçbiri değil,
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu bu günlerde
“Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz,
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapmam, onsuz edemem;
Bana su, bana ekmek, bana zehir,
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım.
Sensiz edemem!”
"Sana da şey gibi geliyor mu?"
"Ne gibi cancağızım?"
"Hayatımızın en mutlu anını çoktan yaşamış olabilirmişiz gibi. "
"Neydi ki o? "
"Bilmem belki de şu andır. "
On Küçük Zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz Küçük Zenci çok geç yattı,
Sabah biri uyanamadı. Kaldı sekiz.
Sekiz Küçük Zenci Devon'a gezmeye gitti.
Bir geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi Küçük Zenci odun kırdı,
Biri baltayla kafasını yardı. Kaldı altı.
Altı Küçük Zenci kovanla oynadı,
Birini yabanarısı soktu. Kaldı beş.
Beş Küçük Zenci hukuka merak sardı,
Biri yargıç oldu. Kaldı dört.
Dört Küçük Zenci denize yüzmeye gitti,
Birini kırmızı balık yuttu. Kaldı üç.
Üç Küçük Zenci hayvanat bahçesine gitti,
Birini büyük bir ayı kaptı. Kaldı iki.
İki Küçük Zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir.
Bir Küçük Zenci yapayalnız kaldı,
Gidip kendini astı.
Ve kimse kalmadı...