Ersin Bedbin

Ersin Bedbin
@ErsinBedbin
izmir
Erzincan
1 reader point
Joined on July 2021
Yedi yüz yıllık haçlı ordusunun ruh ve zihniyetinin damgasını taşıyan silahlarla Türklerin mukaddesatına zalimce saldırdılar. Biz millet hayatının temellerine ait neyi muhafaza etmek istedikse, hareketimize “irtica” damgasını vuran, benliğimizin her parçasını ondan koparıp atmaya azmetmiş, anarşist ve komünist bir hortlak zihniyet karşımıza çıktı.
Reklam
Yolculuk
YOLCULUK Yolculuk, her zaman düşündüm onu; İçimde bu azgın davet ne demek? Oraya, nerdeyse güneşin sonu, Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek. Altımdan kaydırdı bir el minderi; Herkes yatağında, ben ayaktayım.
O an
O ÂN Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan, Secde yerine çarpa çarpa alnım aşınsa! Göklerin kamçısiyle yediğim dayaklardan, Erisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa! Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye; Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez. Karanlığı, yuğursam nura döndüresiye, Tırmansam o âna ki, yekparedir ve bitmez. (1972)

Reader Follow Recommendations

See All
512 syf.
·
Not rated
Çile
ÇileNecip Fazıl Kısakürek
9.1/10 · 21.2k reads
Hani Ya?
Bize, kuru akıllar değil, ulvi divaneler lazım… Hani ya? Bize, deftere bakıp mantık hesabı çıkaranlar değil, kör defteri ve bön mantığı bir toplayışta dürüp üstün sezişe yapışanlar lazım… Hani ya? Bize, babasından meccanen devşirdiği iman ruhunu kilitli dolabında ekşitenler ve kokutanlar değil, onu her an ocak üzerinde tutan ve fıkır fıkır kaynatanlar lazım… Hani ya? Bize mafsal yerlerindeki maddi alışkanlıkla kıbleye dönüp, Allah’ın huzurunda iskelet kıvamı halinde duranlar değil, ruh şahlanışı içinde dizilenler lazım… Hani ya? Bize İslam ölçülerinin kerrat cetveli ezbercileri değil, aşk habercileri, rahmet müjdecileri ve sırasında kahır bildiricileri, savaş naracıları lazım… Hani ya? Bize, ebediliği feda edip, bir kaç yıllık pis ömrü elde tutan açık göz hasisler değil, fani hayatı topyekün gözden çıkarıp, sonsuzluğu arayan gözleri cömertler lazım… Hani ya? Bize, kötülüğü derece derece eli dili ve kalbiyle önlemek emrine karşı, işi kalbe bırakanlar değil, dili bile az görenler ve elden başka hiç bir çareye inanmayan, güvenmeyenler lazım… Hani ya? Bize, içi boş ve cilası dökük konserve kutuları halinde marka müslümanları değil, ‘nar-ı beyza’ gibi, içine düşen ve içine düştüğü her şeyi kendisine çeviren, keyfiyet müminleri lazım… Hani ya? Biz, bonmarşe arslanının gerçek arslana benzediği kadar müslümanız! 11 ARALIK 1966
Reklam
Dev, papağanlaşır.
Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın! Avrupa, maddeciliğine rağmen Hıristiyandır; sağcısıyla, solcusuyla Hıristiyan… Hıristiyan için tek düşman biziz: Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan korkunç ve esrarlı kuvvet. Genç cüce, müselsel zilletler sonunda ihtiyar devin zaaflarını keşfeder; ahde vefa, civanmertlik, merhamet… Aşağıdan alır, hulûs çakar, yaltaklanır ve… nihayet alt eder devi. Cenk meydanlarında değil, yatak odalarında ka­zanılan bir zafer… Zavallı Türk aydını… Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev, papağanlaşır.
Şapkada, şapkayı aşan bir mânâ vardır.
Şapkada, şapkayı aşan bir mânâ vardır. Bütün dinî, millî, bediî, tarihî ölçülerimizin istikrah duyduğu bu unsuru başımıza geçirmeye mecbur tutulmakla topyekün mukaddesatımızı, tarihî can düşmanımızın emrine vermeye zorlanmış oluyorduk. Halbuki şapkada, dinî, millî, bediî, tarihî ölçülerle, bizzat maddesi bakımından, muhabbet veya nefret hissine değer hiçbir kıymet ve haysiyet mevcut değildir. Bütün kıymet ve haysiyet, onun remz ve âlem teşkil ettiği ruh ölçüsündedir. Bu da küfürdür. Bize zorla ve cihanda bir eşi görülmemiş kanunî bir mükellefiyetle şapkayı giydiren fikrî saik, şahsiyet ve hüviyetimizi küfre teslim etmekten başka tek gaye sahibi değildir. Yoksa ne fes, fes olarak güzel; ne de şapka, şapka olarak çirkindir. Nitekim bir Müslümanın, gölgesine bile el değdiremiyeceği salip, bizzat şekli bakımından hiçbir suç sahibi değilken, remzi olduğu küfür noktasından suçlunun suçlusu ve çirkinin çirkinidir. O, sadece âlemi olduğu mâna adına küfrü temsil eder; binaenaleyh küfrün, madde çerçevesinde tâ kendisi sayılır.