Sivas olaylarından akıl almaz yorumlarla delice sözler etti! "Kötülükle başa çıkılmaz! Dünyayla baş edilmez! İnsanlara acımayacaksın!" dedi sonunda. İnsanların ne günahı var ki bile diyemedim....
Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar. Toplumdışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. Toplum dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse algılamıyor.
Her şeyden önce Türklerin inancını onların yaşadıkları bölgelerdeki diğer toplumların inançlarıyla karşılaştırıyor. Böylece onlardan ne kadar etkilendiğimizi ve onları ne kadar etkilediğimizi görüyoruz. Slavlarda, Moğollarda ve Çinlilerde de bizim efsanelerin benzerlerini görme şansı buluyoruz.
türk mitolojisi atlası balık
Öte yandan mitolojimizin Aztek mitolojisi ve hatta Tolkien’ın Orta Dünya tasviri ile benzerlikler gösterdiğini de ortaya koyuyor yazar. Yani bu etkilenme ve etkileme döngüsü coğrafi yakınlık ile sınırlı değil. Hâlâ var olan büyük dinler arasından da en çok Budizm’e benzeyen bir inancı taşıdığımızı gösteriyor bizlere. Yine de Türk Mitolojisini diğer mitoloji ve inançlardan ayıran özellikleri de belirtmeden geçmiyor.
Ads by Publisher N
Bu karşılaştırmalı analiz kısımları bence ideal din bilgisi ders kitabının bir örneğidir. Tüm din ve inançları bir bütün olarak ve karşılaştırarak incelemek hepsinin kökenini, değişimini ve etkilerini görmek açısından bir harika.
Türk Mitolojisi Atlası karşılaştırmalı analizinden asla vazgeçmiyor. İlk sayfalarda Türk tarihinin ve dininin Arap tarihi ve dini ile gölgelenmesinden bahsediyor. Ardından büyük dinlerin ve özellikle Budizm’in dünya görüşünden bahsediyor. Sonra eski Türklerin dünya ve kozmos hakkındaki inançlarına değiniyor. Ardından Türk Mitolojisinde doğayı temsil eden / oluşturan ruhlardan bahsediyor. Sonra da bu ruhların kurduğu dünyanın içine yaratıkları ve tanrıları yerleştiriyor. Böylece Türk Mitolojisi hakkında anlatılması ve söylenmesi gereken çoğu şeyi tertemiz bir şekilde bir araya toplayıp görselleştirmiş oluyor.
Kuzeydeki Arap kabilelerinin bir kısmı İranlılarla kurdukları temas sonucu Zerdüştleşmiş, bir kısmı ise Romalıların nüfuzu altında Hristiyanlaşmıştı. Roma topraklarında uğradıkları katliamların ve sürgünlerin ardından Yemen’e kadar yayılan yahudi nüfusu ise, bölgedeki pagan Arapları kendi tek tanrıcı din modelleriyle etkilemeye başlamıştı. Roma-İran arasındaki ticaret Ermenistan üzerinden gerçekleştiriliyordu fakat hazinelerini tüketmiş iki imparatorluk da tüccarlara bellerini kıracak kadar vergi yüklüyorlardı. Bu durum kuzeydeki resmi ticaretin Kızıldeniz üstünden güneydeki gayri resmi Arap pazarlarına kaymasına yol açtı ve o güne dek uygarlıkla bir teması bulunmayan ilkel çöl halkları kendilerini uluslararası ticaretin göbeğinde buldular. Hızlı ve dengesiz zenginleşme Arap toplumunun temellerini sarstı. Siyasi kriz Arapların uzun süredir tanıdıkları Yahudilik, Hristiyanlık ve Zerdüştlüğü model alan yeni bir tek tanrıcı din doğurmalarına yol açtı ve böylece Arap emperyal ideolojisinin manevi manifestosu ortaya çıkmış oldu.
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi,
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan.