Ynsmr

Ynsmr
@Fikrinyanus
“should wish and trust”
“Bazen kendine hakim olamaz insan. Şeytana kapılır, gözü bir şey görmez, ne yaptığını bilemez, gözlerinde şimşekler çakar… Düşünemez olur; temizliğe, masumluğa olan saygısını, her şeyini bir fırtına alıp götürür. İnsan kendini kaybeder, tutkularının esiri olur, o zaman ayaklarının altında dipsiz bir uçurum açılır.”
Reklam
Elini kalbinin üzerine koydu: Çok hızlı, ama dürüst insanlarda olduğu gibi düzenli, çarpıyordu kalbi.
Bu çeşit insanlarla erkekler alay ederler, ama kadınlar hemen fark ederler onları: Temiz yürekli, aklı başında kadınlar, böyle insanları kendilerine yakın hissederek severler onları; öyle olmayan kadınlar ise kötülüklerinden kurtulmak için onlarla yakınlaşmaya çalışırlar.

Reader Follow Recommendations

See All
Onurunu, şerefini yitiren erkekler için kaç kez acı çekmiş, çamura düşen tanımadığı bir kadın için ağlamış, ama sosyetenin diline düşmekten korktuğu için sesini çıkarmamış, susmuştu.
Ne var ki, Oblomov dürüsttü: Onun vicdanında soğuk, ruhsuz bir kötümserliğin heyecansız, mücadelesiz en küçük bir lekesi bile yoktu. İnsanların her gün atlarını, eşyalarını, bazılarının da kadınlarını nasıl değiştirdikleriyle ve bu değişikliklerin kendilerine kaça patladığında ilgili anlatılanları dinlemekten sıkılırdı.
Reklam
Çoğu kimse iyi şeylerden söz ederken utancından kızararak duraksar ama anlamsız, saçma şeyleri, ne yazık ki, onların da boşa gitmeyeceğinden, kötü, uzun, kimi zaman da silinmez izler bırakacağından kuşku etmeden, cesaretle, yüksek sesle söyler.
İnsanların konuşmaları sırasında geçen iyi, gerçek, temiz bir sözcüğün konuşmaya ne denli ağırlık kazandırdığını, konuyu nasıl başka, derin bir yöne çevirdiğini hiç anlayamıyordu. Sahte bir utanma süsü katmadan, cesaretle ve yüksek sesle, erkekçe söylenen bir sözcüğün toplumdaki alaycıların iğrenç eleştirileri içinde kaybolmayacağını, toplumsal yaşamın derinlerine bir inci gibi ineceğini, her zaman kendine bir Sedef bulacağını bilmiyordu.
Miyoptur hile. Ancak burnunun dibindekini iyi görür, ama uzağı göremez; bu yüzden de, başkalarına kurduğu tuzağa kendi düşer.
Hile, çok şey alamayacağınız bozuk para gibidir. Bozuk parayla ancak birkaç saat yaşayabileceğiniz gibi, hileyle de bir şeyleri gizleyebilirsiniz ancak, insanları aldatabilir, değiştirebilirsiniz, ama uzak ufku göremezsiniz, büyük, önemli olanın başını, sonunu bir araya getiremezsiniz.
Yalnızca (az ya da çok) dar kafalı kadınlar hileye başvururlar, hile yapmakta ısrarcıdırlar. Yeterince akılları olmadıkları için, günlük ufak tefek olayların etkisiyle hareket eder; çevrelerindeki yaşamın başlıca çizgilerinin nasıl geliştiğini, nereye yöneldiğini, nerede birleştiğini fark etmeden, kişisel yaşam politikalarını hile yoluyla bir dantel gibi işleyerek örerler.
Reklam
Otların arasında da her şey kıpırdanıyor, sürünüyor, telaş içinde hareket ediyordu. Karıncalar dört bir yana koşturuyor, telaşla çarpışıyorlar, sonra birbirlerinden ayrılıp gene her biri başka yöne koşturuyordu. Yukarıdan bakınca pazar yerinde insanların koşturmaları da böyle görünmeliydi: Gene aynı kalabalık, aynı koşturmaca, aynı telaş…
Doğa her zamanki gibiydi. Her yanda görünmez, yumuşak bir hareket sürüp gidiyordu. Ama gene de görkemli bir huzur içinde olduğu belliydi.
Bunu denemeye karar verdim”)
“Çok tuhaf!” diye geçiriyordu içinden. “Üzgün değilim, ruhumda bir ağırlık da yok! Sanki biraz mutluyum bile… Neden acaba? Belki de ruhumdaki ağırlığı mektuba boşalttım da, ondandır.”
Durup ince şeyleri düşünmeye vakti olan insanlara selam olsun!
Oblomov, bir yaz akşamı batan güneşi izleyen birinin, güneş battıktan sonra onun ufukta bıraktığı kızıllığa dalan ve gözlerini grubun kızıllığından ayıramayan, dönüp arkasına, gecenin doğduğu şafak yerine bakamayan, yalnızca yarının sıcağını, aydınlığını düşünen birinin hissettiği şeyleri hissediyordu.
Çok tuhaf değil midir, üzgünken de mutluyken de aynı şey oluyor insanın içinde: soluk almak ağır geliyor ona, hatta soluk alırken acı duyuyor, ağlamak istiyor!
1,257 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.