Her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler. Ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak.
Yoksa hangi balık boğmuş kendini; hangi serçe atlamış damdan?
Dostoyevski
Yaşanılması güç bir çağa denk geldik. Nereye baksak zulüm ve haksızlık, nereye adım atsak toz, hangi yüreğin kapısı çalınsa kir. Özdemir Asaf’ın da dediği gibi; “Çokça yağmur yağsa, temizlenir mi şu kirli dünya?”
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden."
Yahya Kemal Beyatlı
"- Anne, deli olmaktan korkuyorum.
+ Korkma evlâdım, sen deli olmazsın! Allah sana merhamet eder.
- Anne, beynimin patlayıp kül olmasından korkuyorum!
+ Allah'a bağlan, yalancı dünyadan geç ve korkma!..
- Anne, çok acı çekiyorum. Her zerremi ayrı ayrı cımbızla koparsalar bu acıya denk olamaz.
+ Çektiren, sabır gücünü de verir. Sabret!
- Anne, deli olursam beni hastahanelere bırakmaz, yanında alıkorsun, değil mi? Herhalde zararsız bir deli olurum. Beni bırakma, anne!
+ Hiç yanından ayrılır mıyım oğlum?
Naci, annesinin dizlerine gömülü başını bir ân için kaldırdı, annesine baktı:
- Allah beni affeder mi anne?
Annenin elleri Naci'nin saçlarında.
+ Eder oğlum; umarım ki, anne duasını yerde bırakmaz."
O halde bugünün hatırasına, Allah'ın cenneti ayaklarının altına serdiği annelerimizden, dualarını almayı ihmal etmeyelim.
Bir manzaranın güzelliği ile birleşen sessizlik insanı kendine götüren bir yoldur. Zamanın durma anıdır; insana yerini bulma, huzur kazanma olanağı veren bir geçit o an açılır. Dünya'nın hay huyuna ve gündelik yaşamın kaygılarına dönmeden önce anlam ve içsel güç biriktirme anı. Yaşamın çeşitli anlarında köye ya da manastıra, çöle ya da ormana, bahçeye, parka başvurarak tadılan sessizlik kent uygarlığına dalışın gerçek ve mecazi anlamdaki gürültüsüyle buluşmadan önceki bir kaynaklara dönüş, bir dinlenme dönemidir. böylelikle sessizlik keskin bir yaşama duygusu verir. Bir durum saptaması yapmayı, kendi yerini belirlemeyi, iç birlik sağlamayı, zor bir kararı uygulamada ilk adımı atmayı sağlayan bir yoksunluk anıdır.
''Coşkulu bir yürüyüş başka herhangi bir şeyden çok daha güçlü bir biçimde sizi her türlü dar kafalılıktan ve kibirden uzaklaştırmıştır ve içinizdeki merak duygusunun rolünü özgürce yerine getirmesini sağlamıştır." Stevenson,1978 244-246. Dünyanın hissedilen hissedilir enginliğinin yeniden keşfi ister rahatsızlık versin ister neşe, muhteşem bir yol bulur kendine. Yürüyüş dünyanın içine girme yöntemidir, katedilen dünyanin içine girmenin bir yoludur, gündelik yaşamı tanıma ya da algılama tarzlarına kapalı bir evrenle ilişki kurmanın yoludur. Yürüyüşçü yürürken dünyaya bakışını genişletir, bedenini yeni koşulların içine sokar.