Bu defa çok uzaklara yolculuk yapacağını, iki veya üç ay için Kuzey Afrika'ya gideceğini anlattın; ben ise mutluluğumun ortasında titredim, çünkü kulaklarımın içinde yankılanmaya başlamıştı bile: geçti, geçti gitti ve unutuldu ! O anda en çok yapmak istediğim şey , önünde diz çöküp şöyle haykırmaktı : 'Beni de yanına al, yanına al ki, nihayet, bunca yıldan sonra nihayet beni tanıyabilesin!' Ancak senin önünde öylesine ürkek, öylesine korkak, öylesine köle ruhlu ve zayıftım ki , sadece şöyle diyebildim : 'Ne kadar yazık.'