Meryem elleri dizlerinin arasında, kanepede
yattı, camın önünde girdap gibi dönen, çevrilen
tipiyi seyretti. Aklına Nana’nın bir keresinde
söylediği şey geldi; her bir kar tanesinin,
dünyanın bir yerinde haksızlığa uğrayan bir
kadının ağzından dökülen bir ah olduğunu. Bütün
bu iç geçirmeler gökyüzüne yükseliyor, bulutlar
halinde toplanıyor, sonra minicik parçalara
bölünüp sessizce aşağıya, insanların üstüne
yağıyordu.
Bizim gibi kadınların neler çektiğinin
göstergesi, demişti. Başımıza gelen her şeye nasıl
sessizce katlandığımızın.
“Bunu öğren, kafana iyice sok, kızım,” dedi
Nana. “Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi,
bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka
bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma,
Meryem
İnsanlığın yapısı gereği,insan kendi mutluluğu dan yalnız kendisi haberdar olmasıyla kanaat etmez. Herkesi de haberdar olmasını ister. Hata bir adam kendi kendine mesut değilse bile, halka kendi saadet haline inandırmak için hilekârlığa ve yalancılığa bile başvurur. İnsanoğlunun bu temel yapısı adeta gelenek gibi bir şey olduğundan o kadar önemsemez ise de beş liralık bir saate , yirmi liralık veyahut daha fazla para vermek üzere elmaslı kordon takmak gibi nümayişler,bu özelliğin ilk mertebesinin gereğindendir.