Pınar

“Elimdeki sancak onların sancağı, dudaklarımdaki türkü onların türküsüdür. Gecelerinin ümitsiz olmadığını ve kalplerindeki üzüntünün ebedî olmayacağını onlara bildirmek kuvvetine sahip olabilmeyi arzu ederdim. Çünkü kaybettikleri savaş hiçbir zaman kaybedilemez. Çünkü kurtarmak için uğrunda öldükleri şey hiçbir zaman ortadan kalkamaz. Ve çünkü bütün karanlık günlere, insanların yapmaya muktedir oldukları bütün kötülüklere ve ayıplara rağmen, insanoğlunun ruhu bu dünyada yaşayacaktır. Belki bir müddet bu ruh aciz ve pasif kalır. Fakat sonunda muhakkak canlanıp dirilecek ve mevcudiyetini bütün ağırlığı ile hissettirecektir. Bir an için zincire vurulmuş bile olsa, o zincirleri de koparmaya muktedirdir insanoğlu. Ve insan yaşayacaktır. İnsanlar değil, “İNSAN” bu dünyadan yok olmayacaktır hiçbir zaman.”
Reklam
Onunla barınıyordu ayrıca, onunla bu ipi kopmuş gökyüzleri Telleri kopmuş bir cadde Oydu bu işte; en yerine konmuş kahverengi Yani gözünün teki Yani en güzel uyanı anahtar deliklerine
Denizler, boş gemiler gibi haraketli bir çiçek Ben çiçekle yürümüyorum, yürümeye uyuyorum sadece Gemiler, gemiler açıyorum odalara uzaklık gemileri Çağırsam gidivermeye sence bir uzaklıktan kendimi Koyulsan gidivermeye gözlerindeki

Reader Follow Recommendations

See All
Bizi bakmıya zorluyorlar ayrıca Şimdi bir aydınlığı durduruyor Beyazlar giyinmiş üç kişi Bir pencere az Bir pencere kaybola kaybola
Bu aşkın, bu ayıbın, bu insanın bilinişi Bu duymak, bu düşünmek, bu yüksünmek insanda Bu düpedüz ileri görüş Bu bilinen, bu bilinmeyen İşte bu yeninin yenisi insan
Reklam
Tüfek patlar Sevda kan içinde Avcı taş olur Ceylan kuş
Şimdi dünya akşam Şimdi evler soğuk Şimdi engin gönül Bir nazlı zaman Bütün hasretiyle Canımdan havalanıyor: Kirpiklerin oku cana batarken.
Yağmalanmış bir kent Gibidir mektupsuz kalan Ayak uyduramaz bir türlü Hiçbir çeşidine voltanın Avlunun dört yanını Yeniden keşfedercesine Ağır adımlarla adımlar Düşündüğünü kendine saklayan
Bekle beni küçüğüm Umudunu karartmadan Sevinci yitirmeden bekle Döneceğim bir gün elbet Bekle beni küçüğüm
Hangi şehirde olsa sabahları yabancı boğulmuş geceler mahallesini Bir türlü bulamıyor Hangi otobüse binmesi lazım bilemiyor yanılıyor Herkesin gittiği yer onun gitmeyeceği
Reklam
Gözlerindeki yağmur altında bir gar tenhalığı Susmuşluğu gemisiz kalmış ulu bir liman Uykularını çiğniyor yıldızların kalabalığı Rüzgârlı deniz kapılarını açtığı zaman Kıvılcımlar açıyor ısınmış saçlarından
Bir masal yalnızca, bir rüya Masaldı sevdalar, bir rüya Hangi şehre yolun düşse Orada yangın başlar Yanlızlığın buydu senin Her aşk öykü değil Aşk da sonsuz değil
Aşk da biter yaşanmazsa Kalbin yorgun düşer Bilmediğin buydu belki Aşk da yorgun düşer
Anısı biz olalım bu sokakların Ve hiç durmadan yağmur yağsın Biz gürültüsüz sözcükler bulalım Sarmaşıklar fısıldasın yine Gidersek birlikte gideriz Yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun
Sayfa 91
Yağmur değil biz indik dünyaya Toprağı hatırladık, rüzgârı kucakladık Serçeleri düşündük. Arındık. Büyüdük. Taşları sevdik. .. Sonra bütün sesler kararır Sonra bütün kokular solar Beden kendi belleğinde kayıp Toprak çekilir, gök çekilir.. Görünmez bir zaman Hayatı kirpiklerimizden sessizce alır.
Reklam
İnsan en çok ışıkta kayboluyor Bir daha dönemiyor gölgesine.
İnsana olan inancını yitirme! Biz ne olacağız diyorsun ya Bir gün olmayacağız Hepsi bu.
“İleriye bakıyoruz ve sesi olmamasına rağmen kendini bize duyuran çağrıya, bize biraz yol göstermesi için gönülden yalvarıyoruz.”
Sayfa 134Kitabı okudu
Sadece otlar Yaşıyor hepimizin yerine. İnsanlara ulaşabilseydin Birisi yarasına basardı seni Belki sen birisini severdin
Kırmızı solukları çocukların Hayal ile mühürlü eşikler Ağaçların gökyüzü bahçeleri Bizler birer hayal tutanakçısıyız olsa olsa Gelecek belkide insanların hastalıklarında yazılıdır. Öyle bir sabahın var ki Yedi güneş su dökemez ellerine Yedi deniz, yedi orman, yedi rüzgar.. Bir varoluş ürpertisi her şey
Onlar ki kapalıdır Sevdadan yana değilse Rüzgârlara bile Ve bel bağlamamışlardır Zalimin insafına Böyle der yaşlı ozan Sevgiyle bakarak dağlara
Reklam
Eskiden, çok eskiden Tanrımız yoktu. Korkumuz yoktu. Günahımız yoktu. Yapraklar gibiydik. Yapamadık. Güzellik boğdu İyilik zayıf düşürdü hepimizi Şimdi hepimiz huzurla birbirimize kötülük ediyoruz Şimdi hepimiz korkuyla acımızı seviyoruz Şimdi hepimiz dünyayı bir tanrıya değiştik Şimdi hepimiz cehenneme dua ediyoruz.