Ne kadar yazabilirsin?
-Belki sonsuza kadar!
-Kuşu, yeşili, baharı... ne kadar hapsedebilirsin kaleme?
-kuşu, yeşili, baharı bilmem hayali sonsuza kadar kilitleyebilirim.
-Süsünü abartısını geçtim. Ne kadar susabilirsin?
-Tüm süsünü abartısını dahil edip.. konuşana kadar susarım.
-Onu da geçtim ne kadar yazmayabilirsin?
Sarılardan, beyazlara, küçük grilerden, utançlara!
-Sarılar, mavi, beyazlar, siyah, küçük griler büyüyene, utançlar sevinç olana dek yazmam! Belki
-Sahi küsebilir misin? kaleme! Sözlerinle çizdiğin dört duvarlara ne zaman dönebilirsin?
-Belki küstüm sayan olur. Çünkü çizmedim öyle duvarlar. Üstü de açık değildi. Sadece tavanımın kiriydi yıldızlar.
-Tamam. Özgürsün deseler ne kadar yaşayabilirsin? Kalabalığınla.
-Özgürlük... Ne zaman bağlandım ki bir yere, kimin setine takıldım? Kalabalığım ise sade bir bulut... soğursa düşer tane tane, ısınırsa nemi gider tuzu kalır tenime.
-Bilebilir misin son gülüşün ne zaman?
-Çok uzun bir hayatın var. Sanki yarın bitecek. Hayır, hayır yarın değil! Son kez güldüğünde, habersizce yitecek. Gözünü kapamadan
-Son gülüşüm dündü. Biliyorum. Hayatın uzunu kısası yok! Haber elbet gelir yitmeden, bitmeden. Bunu söyleyip gideni yok. Gözünü kapamadan