Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayrettin ekici

Hayrettin ekici
@Hayrettinekici
Çok bilen
Aşçı
Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
Sakarya
Sakarya Hendek
116 okur puanı
Mart 2017 tarihinde katıldı
Günün en uzun vakti akıyor usulca Kaybetmişlik ve tükenmişliğimiz üstüne Kan kaybediyor yelkovan gidişine Susar gibi koşarak gidiyorsun Belli bıraktığına huzuru almaya gidiyorsun Loş ışığında kahveni Bak ve dinle Rüzgar var düşün içinde Hoş bir ninni, anne sedası gibi Rüzgarın estiği düşün içinde Bak ve dinle Ufuksuz denizlerin birinde Bir fenerin olduğunu Yolunu kaybettiğinde hatırla Neden fenerin orda olduğunu Gör onu ve dinle Işıklar parlıyor içinde Unutma diyorum ama sen anla Anlat kim var fenerin bağlı olduğu limanda...
Reklam
Yine
Her günün sonunda Kapını kapattığında Herşeyi kapının ardına koyduğunda Seni neyin rahatsız ettiğini bilmek Bazen keyifli Bazen hüzünlü En kötüsü başka ama En kötüsü anlamak.
Aşağılık karakterler aşağılık insanlarda mı olur sandın sen? Aşağılık bir çevre, yoz bir kültür ve hırsız bir takım insanlar. Benlikten tüm o güzel duyguları çalan. İnsan, bunlar olmadan nasıl olabilir aşağılık? İlk içtiğin sigaranı düşün! Kim tutuşturdu eline? İlk sevgini düşün! Kim iliştirdi onu kalbine? Sanırlar ya insan dün neydiyse yarında o olacak. Bir sır veriyorum sizlere o zaman. Yok öyle birşey olamaz! Çünkü dün kendi başıma hiçsem bugün senle, yarın onunla bir hiçim. İlişip, ilişkilendiğim hayatlar kadarım. Şimdi aşağılık mıyım sorsan bana! Evet aynada gördüğün kadar aşağılığım derim sana. Hanginiz değilsiniz ki aslında!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne kadar yazabilirsin? -Belki sonsuza kadar! -Kuşu, yeşili, baharı... ne kadar hapsedebilirsin kaleme? -kuşu, yeşili, baharı bilmem hayali sonsuza kadar kilitleyebilirim. -Süsünü abartısını geçtim. Ne kadar susabilirsin? -Tüm süsünü abartısını dahil edip.. konuşana kadar susarım. -Onu da geçtim ne kadar yazmayabilirsin? Sarılardan, beyazlara, küçük grilerden, utançlara! -Sarılar, mavi, beyazlar, siyah, küçük griler büyüyene, utançlar sevinç olana dek yazmam! Belki -Sahi küsebilir misin? kaleme! Sözlerinle çizdiğin dört duvarlara ne zaman dönebilirsin? -Belki küstüm sayan olur. Çünkü çizmedim öyle duvarlar. Üstü de açık değildi. Sadece tavanımın kiriydi yıldızlar. -Tamam. Özgürsün deseler ne kadar yaşayabilirsin? Kalabalığınla. -Özgürlük... Ne zaman bağlandım ki bir yere, kimin setine takıldım? Kalabalığım ise sade bir bulut... soğursa düşer tane tane, ısınırsa nemi gider tuzu kalır tenime. -Bilebilir misin son gülüşün ne zaman? -Çok uzun bir hayatın var. Sanki yarın bitecek. Hayır, hayır yarın değil! Son kez güldüğünde, habersizce yitecek. Gözünü kapamadan -Son gülüşüm dündü. Biliyorum. Hayatın uzunu kısası yok! Haber elbet gelir yitmeden, bitmeden. Bunu söyleyip gideni yok. Gözünü kapamadan
Sonkez
Belki sonsuza kadar! Kuşu, yeşili, baharı bilmem Hayali sonsuza kadar kilitleyebilirim Tüm süsünü, abartısını dahil edip .. konuşana kadar da susarım Sarılar, mavi, beyazlar siyah Küçük griler büyüyene Utançlar sevinç olana dek yazmam
Reklam
Hayrettin ekici tekrar paylaştı.
İlk Kez
Ne kadar yazabilirsin? Kuşu, yeşili, baharı... Ne kadar hapsedebilirsin Kaleme ? Süsünü, abartısını geçtim, Ne kadar susabilirsin? Onu da geçtim Ne kadar yazmayabilirsin?
Hayrettin ekici tekrar paylaştı.
Doğum gününde ölmeli insan. Başladığı yerde, başladığından uzakta. Yaşadıklarını üstün körü tebessümle karışık düşünürken. Bile isteye güle oynaya hatta. Sürpriz yapmadan kalana, bağıra çağıra ve de boyunca haykırışlarla. Onurlu, gururlu kaybedişlerden biriken yılların altında kalmalı. Dupduru halde son kez susmalı...
Hayrettin ekici tekrar paylaştı.
Merhaba...
Yarım bir bakışla sonsuz veda etmek istediğin mekanlar vardır. Bakmakla bakmamak arasındasındır. Gitmekle kalmak arasında.. Tam anlamıyla duygusuz kaldığında ilk kez bakarsın önüne. İlk kez açarsın gözlerini hayata. Çünkü ilacın, çaren neyse artık, arkanda bırakmaktır tüm vahşetiyle yaşananları. Merhaba...
Hayrettin ekici tekrar paylaştı.
Sanırım büyümek bu!!
Uzun zaman oldu elime kalem alıp yazmadım. İçimde birşeyler birikmiş. Aslında eskiden yazmak için sebeplerim varmış. Duygularım varmış. Birini seviyor, diğerine kızıyormuşum. Hayatın kavgasından, zamanın akışından unutmuşum kendimi, isteklerimi, sevinçlerimi, üzüntülerimi. Korkmuyorum ama kendimi çok yalnız hissediyorum. Ne bir şikayetim ne bir kırgınlığım yok hayatttan ve bana verdiklerinden. Ama nasıl oldu bu? Ben nasıl herşeyimi kaybettim? Ve nasıl bütün bunlara hala katlanabiliyorum? Ne bileyim yemek yemek, konuşmak, yürümek mi sadece yaşamak? Bunlar anı diye biriktirilebilir mi? Anlıyorum.. Sanırım büyümek bu!
67 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.