Kendi evrenimi düzene sokup işletmeye başlatmak için canım çıkıyordu, derken bu evren birden patlayıp gene o eski zavallı parçalardan oluşan karmakarışık bir yığın haline geliyor ve Finn’le ben yeni baştan yollara düşüyorduk.
Kime sarılırsam sarılayım, kimi kucaklarsam kucaklayayım, kollarımı kime açarsam açayım sanki hep kendi kollarıma kavuşuyor, içimde bir
tuhaf bir boşluk, sonunda hep kendime sarılıyordum.
Sarsılarak ağlayışların arkasından gelen o durgun huzur, hiçliği tatmış ruhun benzersiz huzuru… Tanrı insana kendi bedeninden bir teselli yaratmış sanki.