Size mavi gezegen ve dünya diye tanıtıyorlar. Ne diyecekler, düşünebilmekle övünen iki ayaklı beyinsiz kan dökücülerin rehabilitesi için inşa edilmiş büyükçe bir akıl hastanesi mi diyecekler… öyle deseler kaçmaya çalışırsınız. Dünya diyorlar. İnanıyorsunuz.
Nereden, kimden başlayacağım ve onca işe yaramayan insanı nereye sığdıracağım ve nasıl bir yöntem izleyeceğim?
Bunları düşünüyorum şimdi. Kolay değil, acele edemem.
Benim bir türlü alışamadığım şey, kalbimin bu denli acıyor olmasıydı.
Zaten kendimi de bu sebeple kendi içime gömüyordum. Kendi içine gömülmek güvenliydi. Dışarısı ise, acıyı katmerleyen
unsurlarla doluydu.
Eğer canlılar aksi yönde çabalamazlarsa, eninde sonunda çevreleriyle kaynaşarak artık
bağımsız varlıklar olma durumlarını kaybederler. Öldüklerinde olan şey de budur.
"Kendini çürümekten sakınmak için, içindeki yetersizlik bilincini, çatışmalarını kendine acımanı , seni bağımlı, korkak, şüpheci ve mutsuz kılan hipnoz uykunu kesinlikle yenmen gerekir."