Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hiwjin

Hiwjin
@Hiwjineftal
~Sen Mir'm kışın soğuğunda buz tutmuş ellerini ısıtmaya çalışan bir çocuğa doğan güneş gibi seversin, ben sana yetişemem.
28 okur puanı
Şubat 2019 tarihinde katıldı
Hiç değilse kapıları iyice örtün/ Soğuk, yalnızlığa özenip girmesin içeri/ Gibi sinsi, gibi alaycı, gibi bungun
Reklam
'Firarını mermisine emanet eden, bir namludur bu eşkıya sevda ki; Zulasında asılı durur kefenlediği ölümü.'
Tenha bir sokaktan geçiyorum sıra sıra dizilmiş evlerin hiç birinde asılı duran perdeler haricinde yaşam belirtisi yok. Bahçe duvarlarını aşıp sokaklara taşan ağaçlar ve onlarca çiçek beni selamlıyorlar. Gözüme ilişen kısa ve dar sokakta parıldayan masmavi kapı açılır gibi oluyor beni görünce tekrar kapanıyor. Bu ürkütücü sokak bitsin diye bir an önce adımlarımı atarken sokağın caddeye çıktığını görünce içim ferahlıyor korkunun yerini huzur alıyor. Bir daha bu sokaktan geçmeyeceğim deyip yoluma devam ediyorum. Aradan 10 yıl geçti... Şimdi yaşım bilmem kaç, yine o sokaktan geçiyorum fakat şimdi yalnız değilim yine de içim ürperiyor. Bir kaç adımın ardından yanımda yürüyen Mirim 'in elinden tutuyorum bakıp gülümsüyor. Gözlerine bakıp, yıllar önce buradan ürkerek geçtiğimi anlatırcasına ona sokuluyorum. Elimi öptükten sonra beni kolunun altına alıyor ve yürümeye devam ediyoruz. Şimdi duvarlar gülümsüyor. Sarkan ağaçlar ve çiçekler sadece selamlamakla kalmıyor yılların verdiği heybetleriyle artık size dokunuyor. Aynı sokak, aynı taşlar, aynı duvarlar, aynı ağaç... Şimdi yıllar önce beni ürküten mavi kapılı ev ardına kadar açık kapısıyla karşımda ,bahçede onlarca kuş var bir de yaşlı bir kadın. Korktuğum bahçenin kapısını yıllar önce aralayan kadın mıydı acaba diye geçiyorum içimden. Yürümeye devam ediyoruz. Sokak yine caddeye çıkıyor.Mirim yavaşça kolunu alıyor omzumdan -benim coğrafyamda aşkını da sakınmak zorunda kalırsın bazen, ayıptır bir tanıdık görürse diyerek.- Şimdi tekrar yürümek istiyorum o sokaktan yıllar önce hiç ürkmemişim gibi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ayrılıklar uyandırmalı kör yüreğimi. Cehennem yangınlarından Ölmeden çıktıysa bedenim; artık Benim olmalıyım, benim. Yeter yüreğimi bir çift gözün Ateşine rehin verdiğim. Ateş artığı Değildir karşılığımız. Pusatını dağ Sisinden alan, firarını mermisine Emanet eden bir namludur bu Eşkıya sevda ki; zulasında asılı Durur kefenlediği ölümü. Ellerinin
'Yok öyle el gibi durma Gül biraz sana gülmeler yaraşır Yok öyle güz gibi soğuk olma Güz ayrılık taşır.'
Reklam
Ilık hava sakin bir rüzgar Yağmur çişelemeye başladı yapraklar üzerinde oluşturduğu çiy tanelerinden birinde senin yansıman,izlerken çiçekleri duruvermişsin hemen ardımda. Seni izliyorum zamanın durmasını dilerken ve kabul olan dileğim sana şükrederken. Rüzgarın kokunu burnuma taşıdığı anların tümü geçiyor gözlerimin önünden ve kokun ruhumun en ince yerinden. Gözlerimi yumuyorum, seni böyle de görebiliyorum,tüm sarılışlarımızı sevişmeyle son bulan tüm dokunuşlarımızı. Yağmurun yağışına yön veriyor sanki arzularım bir anda yığılıyor üzerimize deniz olup ben halimden memnunum. Yağan yağmur ve yanımda sen. Sanırsın kir pas içindeki mahallede tek renkli evin camından sarkan tek sarmaşık benim öyle mutlu ve eşsiz bir yerdeyim.
Mahrem bir iç çekiş var içimde sana benzeyen. Herkesten sakınıyorum onu bir türlü çıkmak bilmeyen nefesim daralan içimde var olan ufak bir soluk adı sen . Bekledikçe daha çok boğuldum beyhude çabama nazaran nefesim çıkmıyor bu akşam. Acaba gelsem de uyusam solunda alabilir miyim bir nefes? Bir soluk kadar kalayım yamacında ama beyhude çabamla dolansın yine orada Mahremim olsun sana karşı iç çekişlerim nefessiz kalayım hemen şurda kuytu bir köşede görmesinler.
Yan yanayken saate bakmanın ayıp olduğu zamanlardı.. Evveldi. Güzeldi.. Karşılıklı oturdun mu masaya, bir gözlere bir de uzaklara bakılırdı, eski yad edilirken. Evveldi. Güzeldi. Ellerde telefonlar yoktu.. Çocuktuk. Büyükler, eski günleri konuşurken uyuyakalmak diye bir şey vardı. Evveldi. Güzeldi.. Sevmeler sessiz ve sebepsizdi. Ne gösterişe gelir, ne nedenlere sığardı. Evveldi. Güzeldi. Her şeyden önce samimiyet gelirdi.. Sevda sırdı. Söylenmezdi. Sevilenin adına türküler yakılır ama onun ardından kimseye yakınılmazdı. Evveldi. Güzeldi.. Eşyalar pahası ile değil, hatırası ile kıymetlenirdi. İnsanlar aldıkları ile değil, verdikleriyle değer ifade ederdi. Evveldi. Güzeldi.. Sahi utanmak diye bir şey vardı. Evveldi. Güzeldi. Yüzsüzlük, profesyonellik adı altında prim yapmıyordu.. Evveldi. Güzeldi.. Dert çekmenin bile bir adabı vardı. Gönlün yükü, gözlerden anlaşılırdı.Gönülden geçen ile dilden dökülenin arası böylesine uzak, böylesine hoyrat değildi. Evveldi. Güzeldi. Biz bu içimizdeki uçurumları ve kalpler arasındaki mesafeleri sonradan icat ettik. Evveldi. Güzeldi. Henüz yenilmemiştik kendimize.. Mutluluklar fotoğraf karelerinden ibaret değildi. Evveldi. Güzeldi. Mutlu edilmek isteği hastalıklı bir hal almamıştı. Eşyalar değil, insanlar ağırlanırdı evlerde ve kalplerde. Evveldi. Güzeldi. Henüz bu kadar yalnız değildik. Evveldi. Güzeldi. Başkalarınca beğenilmek her şeyden önemli değildi..
Daha nasıl anlatayım, Sensiz; Topu patlamış, Arkadaşı taşınmış, Kuşu ölmüş, Çocuk gibiyim . Arzu camgöz
''İnsanların manzaraları vardır. Mesala sen, bir akşam üzeri deniz kenarısın.''
Reklam
Fakat ülkemizde tabiat şartları ağırlaştıkça insanlar da şartlarını ağırlaştırırlar.
Oğuz Atay
Oğuz Atay
Bir kadeh şiir içmiştim o akşam adı sen olan, Her yudumunda yakarken genzimi haykırışlarımın korkaklığı saklardı sevgimi. Bekledim... Yudumladım o akşam yine şiirimi; şuurumu kaybettirdiği an kopuverdi içimdeki çığlığım sana doğru. Yıllarca tutsakmış gibi duruyordu solumda,salıverdi kendini boşluğu bulduğu bir anda. Dilimdeki sükutum çığlıkla seni söyledi o akşam. İçmiştim, sarhoştum sana olan zaafımla.
Ve itiraf ediyorum, Seni ne zaman düşünsem içimde kominist bir Tanrı doğuyor.
39 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.