Helî bir yorumu yanıtladı.
"Kadınla özgür eş yaşam; mülkiyetçiliği reddeden, istismar edilmiş toplumsal cinsiyetçiliği tümüyle aşan, her düzeyde toplumsal eşitliği öngören (farklılık temelindeki eşitlik) koşullarda ancak mümkündür."
Koşuldan çok koşulları yaratmak önemlidir. Burada "bilinç" önemli rol oynar. Simone De Beauvoir'un "İkinci Cins" kitabında söylediği "Kadın doğulmaz, kadın olunur." söylemindeki "gerekli bilinci" kastediyorum. Tabiki bir yerlerde kadın tek başına patriyarkayı etkileyemeyebilir. Bunun için "sosyal feminizm"in farkında olmak, ve her iki cinsi arasına katan bu düşünce biçimini yaşatmak gerek. Gerekli ortamlar mevcut ise koşullar ancak o zaman doğar. Böylesi koşullar ise belli bir mücadele gerektirir. Ve bu mücadele çerçevesinde gelişir.
Proletarya, uygar ülkelerin tüm üreticilerini kucaklayan büyük sınıf; kendisi özgürleştikçe insanlığı da kölece çalışmaktan kurtaracak ve insan denen hayvanı özgür bir varlık haline getirecek sınıf; içgüdülerine ihanet edip, tarihsel misyonunu doğru değerlendirmeyen proletarya, çalışma dogması tarafından yoldan çıkarıldı. Bunun cezası ağır ve korkunç oldu. Tüm bireysel ve toplumsal sefaletler proletaryanın çalışma tutkusundan doğdu.
Okur Takip Önerileri
Helî bir yorumu yanıtladı.
Irkçılık hastalık değil, ideolojidir.
Çiğdem Toker
Bu yorum görüntülenemiyor
