Sorel

Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: heryerde buldum onun izlerini. Damarlarında tanrıbilimci kanı akanlar, bütün şeylere daha başından eğri, dürüst olmayan bir tavırla yaklaşırlar. Bu yaklaşım sonucu oluşan tutku, kendine inanç adını takar: kendi karşısında, sağalmaz sahtelik görünümünden acı çekmemek için, gözünü sımsıkı, hepten yummak. Herşeye yönelik bu çarpık optikten, bir ahlak, bir erdem, bir kutsallık çıkarırlar, yanlış görme, iyi vicdan haline getirilir —bu optik, «Tanrı», «Kurtuluş», «Ebediyet» adlarıyla sakrosankt kılındıktan sonra da, başka herhangi bir optik türünün artık değer taşımaması talep edilir. Tanrıbilimci içgüdüsünü başka heryerde de kazıp ortaya çıkardım : bu içgüdü, yeryüzünde, bulunan en yaygın sahtelik biçimi, sahteliğin sahici yeraltı biçimidir. Bir tanrıbilimcinin doğru diye duyduğu, yanlış olmak zorundadır: bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Tanrıbilimcinin en alttaki derin kendini ayakta tutma içgüdüsüdür, gerçekliğin herhangi bir bakımdan saygıdeğer bulunmasını, ya da hatta yalnızca dilegelmesini bile yasaklayan. Tanrıbilimciliğin etkilerinin yayıldığı heryerde, değer yargısı tepesi üstüne çevrilmiştir, «doğru» ve «yanlış» kavramları zorunlu olarak terstir: burada, yaşama en zararlı olana «doğru» denir; onu yükselten, yücelten, evetleyen, haklı ve üstün kılana da «yanlış»… Tanrıbilimciler hükümdarların (ya da halkların—) «vicdan»ları yoluyla güce el attıkları zaman da, temelde hep neyin olup-bittiğinden kuşkumuz olmaz: Son istemi, nihilistik istem, gücü istemektedir…
Reklam
Anlaşılmayan noktalar olursa okuyucular soru sorabilir
idealist, tıpkı rahip gibi, bütün büyük kavramları elinde tutar (—yalnızca elinde de değil!), onları iyi niyetli bir horgörüyle, «anlama yetisi»ne, «duyular»a, «onurlar»a, «mutlu yaşam »a, «bilim»e karşı kullanır; bunları, üzerinde saf kendi - içinliğindeki «Tin»in uçuştuğu, zararlı, sapıtıcı güçler olarak, kendi altında görür —sanki şimdiye dek alçakgönüllülük, saflık, boynu büküklük, tek sözcükle kutsallık, yaşama, çekinilecek şeylerin ve günahların topundan daha çok zarar vermemiş gibi… Saf tin, safi yalandır… Rahip, yaşamın bu meslekten yoksayıcısı, yalanlayıcısı, zehirleyicisi, yüksek bir insan türü sayıldığı sürece, doğru nedir sorusuna hiçbir yanıt bulunamaz. Hiçin ve olumsuzlamanın bu bilinçli avukatı, «Hakikat»in sözcüsü yerine konduğunda, doğru zaten tepesi üstüne çevrilmiştir
Bu kitap en azlarındır. Belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha. Onlar, benim Zerdüşt’ümü anlayanlar olacaklar : kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki? Ancak öbürgündür benim olan. Kimileri öldükten sonra doğar.Kişinin beni anlamasının, hem de zorunlukla anlamasının koşulları, —bunları pek iyi bilirim. Benim yalnızca içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için, düşünsel konularda katılık kertesinde dürüst olması gerekir kişinin. Dağlarda yaşamaya, alışkın olması gerekir— çağın siyasetinin ve halkların çıkarcılıklarının sefil gevezeliğini kendi altında görmeğe. Aldırmaz olmuş olması gerekir, hiç sormaması gerekir, doğruluk yararlı mıdır diye, bir kötü kader olup çıkar mı diye… Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden-belirlenmişlik. Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim. Yeni bir müzik için yeni kulaklar. En uzaklar için yeni gözler. Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan. Ve yüce üslubun iktisat istemi: gücünü, heyecanlanmalarını derli-toplu tutmak… Kendi kendine saygı; kendi kendine sevgi; kendi kendisi karşısında koşulsuz bir özgürlük…İşte! Bunlardır benim okurlarım ancak, benim sahici okurlarım, benim önceden belirlenmiş okurlarım: geri kalan neye yarar ki —geri kalan, insanlıktır yalnızca.— Kişinin, gücüyle, ruhunun yüksekliğiyle, insanlığa tepeden bakması gerekir —hor görüşüyle… Friedrich Nietzsche

Reader Follow Recommendations

See All
Nietzche/ Tanrı'nın Ölümü ve Marx
Nietzsche’nin mücadelesi, Andrew Wernick’in tabiriyle, sadece Çarmıha Gerilen ile Dionysus arası bir mücadele değil, Hristiyanlığın “aydınlanmış ahiret”ine –bu çalışmada izini süregeldiğimiz bir masala– karşı mücadeledir.8 Bruce Robbins’in belirttiği gibi, “Tanrı aslında gizlice bir yere saklanmış bekliyordu ve artık saklandığı yerden çıkartılarak
Hayret etmek, pathos olarak felsefenin arkhe sidir. Yunanca arkhe sözcüğünü bütün anlamıyla anlamalıyız. O, birşeyin nereden başladığını dile getirir. Ama bu "nereden", ondan yola çıkılırken geride bırakılmaz, aksine arkhe, arkhein fiilinin dile getirdiği şeye, egemen şeye dönüşür. Hayret etme pathbs’u öyle basit olarak felsefenin
Reklam
Bendim, daha eski, henüz zengin ve coşup taşan Helen içgüdüsünü anlamak için, Dionysos adını taşıyan harika fenomeni ilk ciddiye alan: ancak kuvvet fazlalığıyla açıklanabilir bu fenomen. Bununla yeni bir şey yapılmış olduğunu, Basel'deki Jacob Burckhardt gibi Yunanlıların kültürleri hakkında günümüzde en derin bilgiye sahip kişi, onları yakından
Bir Doktora Sınavından. — "Tüm yüksek okul sisteminin görevi nedir?" — Bir insandan makine yapmak. — "Bunun yöntemi nedir?" — Sıkılmayı öğrenmeli. — "Nasıl ulaşılır buna?" — Ödev kavramıyla. "Kimi örnek almalı?" — Filologu: ineklemeyi öğretir. — "Kimdir mükemmel insan?" — Devlet-memuru. — "Devlet-memuru için en üstün formülü hangi felsefe verir?" — Kant'ınki: kendinde şey olarak devlet memuru, görünüş olarak devlet memurlarının üzerinde hâkim kılınmıştır. —
Sayfa 69
Özgür istenç Yanılgısı. — Bugün artık "özgür istenç" kavramıyla duygudaşlık kurmuyoruz: çok iyi biliyoruz sadece, ne olduğunu — insanlığı onların anladığı anlamda "sorumlu" kılmak, yani onları kendine bağımlı kılmak amacına yönelik, gelmiş geçmiş teolog-marifetlerinin en kötü ünlüsü... Burada yalnızca tüm bu "sorumlu"
Sayfa 50
Bilim fiziksel dünyadan faydalanmaya adanmış bir kurumdan daha fazlasıdır. Siyasi ve toplumsal dünya bilincinin oluşumunda işlev görür. Bilim bu anlamda genel eğitim sisteminin bir parçasıdır ve bilim insanlarının iddiaları bilinç oluşturmaya yönelik çok büyük bir yatırımın dayanağıdır. Genel olarak eğitimin, bilhassa bilimsel eğitimin bizi yalnızca dünyadan faydalanma konusunda yetkin kılması değil, aynı zamanda toplumsal davranışlarımızı biçimlendirmesi de amaçlanır. Kimse bunu, "Eğitim; toplumun yaşam, mülkiyet ve huzurunu koru yan akıllı ve liberal bir polistir," diyen Amerika'nın en muhafazakar siyasi figürlerinden Daniel Webster kadar net görmemiş ve bu konuda ondan daha dürüst olmamıştır.
Sayfa 90
Geri114
221 öğeden 211 ile 221 arasındakiler gösteriliyor.