Sorel

Ben şeyleri, çözülmesi gereken, ama aynı zamanda yeniden kesilmesi gereken çizgiler bütünü olarakdüşünme eğilimindeyim. Noktalan sevmiyorum, nokta yapmak bana aptalca geliyor. İki nokta arasında olan çizgi değildir, nokta, birçok çizginin kesişiminde yer alır. Çizgi asla düzenli değildir, nokta yalnızca çizginin sapmasıdır. Aynı zamanda önemli olan, başlangıçlar ve sonlar değil, ortasıdır. Şeyler ve düşünceler ortamla gelişir ya da büyür ve yerleşilmesi gereken yer orasıdır, her zaman orası kıvnlır. Bu nedenle, çok çizgili bir bütün, felsefeyi, felsefe tarihini, sadece tarihi, bilimi, sanatı temasa geçiren çöreklenmeler, kesişmeler, sapmalar içerebilir. Bu, herhangi bir noktada ortaya çıkıverme ihtimaliyle birlikte, mekânı bir girdap şeklinde işgal eden bir hareketin kıvrıntıları gibi olacaktır.
Reklam
Nietzscheci bir esin Foucault’da mevcuttur. Ayrıntılı bir örnek vermek gerekirse: Nietzsche, din adamının bir psikolojisini yapan ve iktidarının doğasını analiz eden ilk kişi olduğuna seviniyordu (din adamı cemaate bir “sürü” muamelesi yapar ve sürüyü, ona hıncı ve vicdan azabını aşılayarak yönetir). Foucault “çobanıl” bir iktidarı yeniden keşfeder, ama analizi başka bir yönde yapar: Onu “bireyleştiren”, yani sürü üyelerinin bireyleşme mekanizmalarına sahip çıkmak isteyen olarak tanımlar. Gözetleme ve Cezalandırma’da, siyasal iktidarın 18. yüzyılda “disiplinler” sayesinde nasıl bireyleştiren haline geldiğini göstermişti; ama sonunda bu hareketin kökenini çobanıl iktidarda bulur.
Tek yaptığı gözlemlemek, casusluk yapmak, tespit etmek, yasaklamak ve cezalandırmak olsaydı, İktidar ne kadar da hafif ve kuşkusuz kolayca yıkılabilir olurdu; halbuki iktidar aynı zamanda körüklemekte, tahrik etmekte ve üretmektedir. İktidar basitçe göz ve kulak değildir; iktidar, eyleme geçirir ve konuşturur.

Reader Follow Recommendations

See All
Bir yapıtla ilgili olarak şunu diyen insanları sevmiyorum: “Şuraya kadar iyi, ama devamı kötü, daha sonra tekrar ilginçleşse de...” Yapıtı yargılamak değil, onu bütünüyle ele almak, izlemek, çatallanmalannı, yerinde saymalarını, ilerlemelerini, gediklerini kavramak, onu kabullenmek, bütünüyle kabul etmek gerekir.
Gerçek, aktüel olanların meşru bağlantısı, uzayıp giden zincirlenmesidir; gerçekdışı, bilinçte ani ve süreksiz ortaya çıkıştır, aktüelleştiği ölçüde bir virtüel olandır. Sonra, bir diğer “doğru-yanlış” çifti vardır. Gerçek ile gerçekdışı her zaman ayrıdır, ama ikisinin ayrımı her zaman ayırt edilebilir değildir: Gerçek ile gerçekdışı arasındaki ayrım ayırt edilebilir olmadığı zaman yanlış vardır. Ama tam da yanlış olduğunda, bu kez doğru, artık kararlaştırılabilir değildir. Yanlış, bir hata ya da bir karışıklık değil, doğruyu kararlaştınlamaz kılan bir güçtür.
Reklam
Söylediğimiz şudur: Freud bir yandan arzuyu libido olarak, üreten arzu olarak keşfederken, aynı zamanda libidoyu aile tasarımı (Oedipus) içinde durmadan yeniden yabancılaştırır. Psikanaliz, Marx’ın anladığı şekliyle siyasal ekonomiyle aynı şeydir: Adam Smith ile Ricardo zenginliğin özünü, üreten emek olarak keşfederler ve mülkiyetin tasarımı içinde onu sürekli olarak yeniden yabancılaştırırlar. Psikanalizin psikozu bilmemesinin, kendisini artık yalnızca nevrozda bulmasının ve bizzat nevrozla ilgili, bilinçdışının güçlerini saptıran bir yorum sunmasının nedeni, arzunun bir aile sahnesine indirilmesidir.
Dezenformasyon otoritelere uygun bir olgunun basitçe yadsınması ya da onlara uygun olmayan bir olgunun ba­sitçe doğrulanması olamazdı: Buna psikoz denir. Doğrudan ya­lanın tersine dezenformasyon, kaçınılmaz olarak usta bir düşman tarafından kasten manipüle edilmek koşuluyla bir miktar hakikat taşımak zorundadır; hakim toplumun savunucularına ilginç gelen yanı budur. Dezenformasyonu kullanan iktidar, kendisinin hatasız olduğuna kesinlikle inanmaz, ama dezenformasyonun doğasında olan bu aşırı anlamsızlığı bütün titiz eleştirilere atfedebileceğini bilir; bunun sonucu olarak da hiçbir özel hatayı kabullenmek zo­runda kalmaz. Kısacası dezenforınasyon hakikatin kötü kullanımıdır. Dezenformasyonda bulunan suçlu, ona inanan budaladır.
Artık bilimden dünyayı anlaması ya da herhangi bir şeyi iyileştirmesi beklenmemektedir. Bilimden beklenen tek şey sadece oluph biten herşeyi anında doğrulamasıdır.
Bu kısır gösteri düşüncesinin, oluşumunda etkili olan her un­surdan daha fazla derinden etkilediği birey, öznel niyeti bu so­nucun tamamen tersi olsa da ta başından itibaren kendisini yer­leşik düzenin hizmetine sunar. Temelde gösteri dilini takip edecektir, çünkü kendine yakın hisseııiği tek dil budur; zira ko­nuşmayı da bu dilde öğrenmiştir
Hiçbir uyuşturucu müptelası mantık öğrenmez; çünkü artık ne mantığa ihtiyacı vardır ne de onu öğrenebilecek durumdadır.
Reklam
Her konuda yargıya varmak için bu ne hız, bu ne söz dağarcığı ! Politik mi? Toplumsal mı? Seçim yapmak gerekir. Her ikisine birden sahip olunamaz. Benim seçimim kendini dayatır. Bizimle alay ediliyor ve bu programların kimler için olduğu gayet iyi biliniyor. Bu durumda çocukların, her satırı gerçek bir muhakemeyi gerektiren ve insan deneyiminin gösteri öncesindeki zenginliğine ulaşmanın tek yolu olan okumayı henüz beceremezken, eğitimlerine erken yaşta ve büyük bir şevkle bilgisayarın Mutlak Bilgisi ilc başlamak zorunda olmaları hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü konuşma neredeyse ölmüştür ve konuşmayı bilenlerin çoğu da"yakın zamanda ölecektir.
Özbilinç; başka bir özbilinç için varolduğunda ve varolduğundan dolayı kendinde ve kendi için varolur; yani ancak tanınan varlık olarak vardır. Hegel, Tinin Fenomenolojisi
Dünya, çoktandır bir zamanın düşünü görmektedir, ama onu gerçek anlamda yaşamak için şimdiden bilincine sahip olması gerekir.
Kaç dostum, yalnızlığına! Büyük adamların gürültüsünden serseme döndüğünü ve küçüklerin iğneleriyle sokulduğunu görüyorum senin. Orman ve kaya seninle birlikte saygıyla susmayı bilirler. O sevdiğin geniş dallı ağaca benze yine: sessizce ve dinleyerek asılı durur o, denizin üstünde. Yalnızlığın bittiği yerde başlar pazaryeri; ve
“İnsanlığı sarsan en iğrenç kötülükler, en korkunç acımasızlıklar, en büyük sefaletler temelini vahiy ya da gökten indirilen din denilen bu olguda bulmaktadır. İnsanın yaratılışından bu yana yayılmasına çalışılan yüceliğin niteliğine karşı en onursuz inanç, ahlaka ve insanın mutluluğuna karşı en karşı en yıkıcı şey bu oldu. Binlerce şeytanın ortalıkta dolaşmalarına ve –eğer varsa– Şeytan öğretisini yaymaya çalışmalarına izin vermemiz, Musa, Yeşu, Samuel ve öteki Kitab-ı Mukaddes peygamberleri gibi düzenbaz ve canavarların dilindeki sahte Tanrı Kelamı ile bizden itibar görmesinden kat be kat iyidir. Her ulustan erkek, kadın ve çocukların Kitab-ı Mukaddes'te sıklıkla anlatıldığı gibi, acımasızca katledilmelerinin, kanlı infazların, öldürene kadar yapılan işkencelerin ve onca zamandır Avrupa'yı kana ve küle bulayan din savaşlarının nedeni, Tanrı'nın insanla konuştuğuna dair o korkunç inanç ve vahiy dini denen bu zındıklıktan başka bir şey olabilir mi? Bunlardan birinin nedeni Yeni Ahit, diğerininse Kitab-ı Mukaddes'tir”
221 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.